Evrensel Işık
Evrensel ışık bu sefer deniz dibini aydınlatıyor. Gökova körfezinin sularında Mutlu’nun köpekbalıklarıyla dansının hikayesini okumaya ne dersiniz.
26 Mayıs 2002 sabah 7:30 Marmaris Boncuk Koyu…
Günün ilk ışıkları Gökova Körfezinin eşsiz güzellikteki bu koyunda derin mavilikleri aydınlatmaya başlamış. Deniz sakin, kıyıdan balık avlamaya çalışan birkaç balıkçı bizi izliyor. Mehmet, Hüseyin ve ben teknenin üzerinde dalış takımlarımız ile son hazırlıklarımızı yapıyoruz. Birgün önce aynı bölgeye yaptığımız tüplü dalışta ne yazık ki görmeyi umduğumuz köpekbalıkları ile karşılaşamamış olmamız bizi yıldırmamıştı. Yöre halkından aldığımız bilgiler ile daha sığ bir bölgede önce yüzeyden tarama yapmaya karar verdik. İlk olarak ben dalış elbisemi giyerek maske ve şnorkel ile denize atladım. Denizde tek olmamın ve ürperti verici dip yapısının etkisi ile mi, yoksa ne tür bir köpekbalığı ile karşılaşacağımı bilmiyor olmanın etkisiyle mi içimde engellenemez bir ürperti var. On dakikalık bir aramadan sonra taramanın yavaş gittiğini düşünerek Mehmet’te koyun diğer yanından suya girdi. İkimiz farklı bölgelerden yüzeyde tarama yapmaya başladık. Birden uzaktan iki büyük karaltının üzerime doğru geldiğini gördüm. O an kanıma yoğun bir şekilde adrenalin pompalandığını hissettim. Başımı sudan kaldırarak teknedeki Hüseyin’i uyardım ve sevinçle köpekbalıklarını gördüğümü söyledim. Hüseyin yanıma geldi, ondan su altı kameramı istedim. Bir an önce çekimlere başlamak ve bir yandan da hayvanların davranışlarını anlamak istiyordum. Arkam açık denize bakar şekilde dik bir kaya ile birleşen uzun kumsal boyunca, yaklaşık 4-5 metrelik derinlikte bir sağa bir sola giderek dolaşan köpekbalıklarını izlemeye başladım. Bizi fark ettiklerinde biraz çekingen ama umursamaz tavırlarını bozmadan, son derece narin hareketlerle yüzmeye devam ettiler. Mehmet birazdan yanıma geldi ve scuba ünitesini giyerek resim çekmek üzere aşağı indi. Ben de yukarıdan video kaydına devam ettim. Daha sonra daha yakın çekimler yapabilmek amacıyla scuba ünitemi giyerek aşağı indim. Fakat gördüğüm birkaç köpekbalığı sanıyorum çıkardığım nefes sesinden rahatsız olarak benden uzaklaşmayı tercih etti. Bunun üzerine tekrar yukarı çıkıp yüzeyden film çekmek için hazırlık yaptım. Bu sefer onları kovalamak yerine önümden geçmelerini beklemeye karar verdim. Denize dik inen ve 4-5 metre derinlikten açığa doğru derinleşen kıyıya yaklaştım. Arkamı kayalığa vererek beklemeye başladım. Kısa bir süre sonra çok güzel görüntüler almaya başladım, bana 2 metre kadar yaklaştılar. Meraklı gözler ile varlığımdan haberdar bir şekilde etrafımda dolanmaya başladılar. Bir müddet sonra yan yüzgeçlerini aşağı indirerek rahatsız olduklarını hissettirmeye başladılar. Onların bu vücut dilini okuyarak yavaş yavaş oradan uzaklaşmaya başladım ve su üstünde az ileride beni bekleyen Hüseyin’in teknesine çıktım. Hayatımın en güzel ve heyecan verici dalışlarından birini yapmıştım, Mehmet güzel fotograflar çekmişti. Ankara’ya döndüğümde görüntüleri defalarca seyrettim ve arkadaşlarımla paylaştım. Görüntülerden köpekbalıklarının cinsini tayin etmeye çalıştım ve kısa bir süre sonra bu güzel hayvanların ‘Sandbar Shark’ olarak bilinen ‘Carcharhinus plumbeus’ olduğunu anladım.
Sandbar’lar hakkında yaptığım araştırmalar sonucunda oldukça ilginç bilgilere ulaştım.
Genel:
Köpekbalıkları, 400 milyon yıldan da önce dünyamızda var olan ve günümüze kadar evrimleşmesini sürdürerek, artık evrimleşme sürecini tamamlamıştır. 350 den fazla çeşidi ile tüm dünya sularında kendine yaşam alanı bulabilmiştir. Kemikleri yoktur, tüm iskelet yapısı kıkırdaklı olduğundan su altında son derece kıvrak ve süratli hareket edebilirler. Hareketsiz kaldıklarında solumaları durduğu için sürekli hareket etmek zorundadırlar(Birkaç türü hariç) Vücutlarının büyük bir bölümü karaciğerden oluşur(Yaklaşık %30) En büyük türü olan Balina Köpekbalığı dışındaki hariç hemen hepsi etçildir. Yemek menülerinde yenebilecek canlılar dışında çöplük artıkları dahil birçok çeşit bulunabilmektedir. Bu arada insan eti standart menülerinde olmayıp, ancak çok aç kaldıklarında veya vücut yapısı nedeniyle Fok balığına benzettiklerinden saldırmaktadırlar. Bütün gelişmiş bilimsel yöntemlere karşılık halen köpekbalıklarının yaşamı tam olarak çözülebilmiş değildir. Bu nedenle araştırmacıların ilgi odağı olmaya devam etmektedirler. Son araştırmalardan köpekbalıklarının sadece yırtıcı bir yok edici olmadığı, özellikle beraber avlanmak için geliştirdikleri yöntemlerle de akıllı ve sosyal bir canlı olduğu tespit edilmiştir. Zaten insandan çok daha önce dünyada olup halen denizlerdeki egemenliğini sürdüren, evrimleşmesini tamamlamış bu canlının, başka türlü bir şekilde hayatta kalabilmesi beklenemezdi.
Duyu Organları:
Köpekbalıklarının genel olarak gelişmiş 8 adet duyu organı bulunur ki, bunların bazılarında ulaştığı hassasiyet bütün canlılardan üstündür.
1-Koku: Köpekbalıklarının en gelişmiş duyu organıdır. Çok uzaklardan canlıların varlığından haberdar olabilirler. Bazı köpekbalığı cinsleri sudaki bir damla kanın kokusunu 3 Km. uzaktan algılayabilecek kadar bu duyusunu geliştirmiştir.
2-Duyma: Suda ses karadakinden dört kat hızlı yayılır. Biz insanlar sesi uzaktan duymamıza karşılık yerini ve yönünü tespit edemeyiz. Oysa köpekbalıkları çok uzaklardan sesi duyabildikleri gibi, bunun yerini de tespit edip saldırıya geçebilmektedir. Özellikle rif köpekbalıkları(Sandbar’lar da bu türe girmektedir) scuba tüplerinden gelen seslere karşı çok tepkili olmaktadır. Bazıları bu sesten ürkerken, bazıları da tam tersine bu sesi tahrik edici bulmakta ve saldırmaktadır.
3-Görme: Görme duyusunun diğer organlarına göre çok daha az gelişmiş olduğu bilinmekle birlikte, özellikle derinlerde yaşayan türlerinin tam tersine çok gelişmiş görme yetenekleri kazandığını biliyoruz.
4-Dokunma: Yakınlarında olan cisimlere karşı burunlarıyla veya dişleriyle dokunarak ne olduğunu anlamaya çalışırlar. Eğer bu bildikleri birşeyse doğrudan dişleri ile olur fakat tanımadıkları cisimlere yan yüzgeçleri veya burunları ile dokunurlar.
5-Tat alma: Bazı cinsleri tam bir çöplük gibidir(Kaplan Köpekbalığı gibi) fakat genellikle damak zevki olan hayvanlardır. Ağızlarına aldıkları yiyeceğin tadını beğenmediklerinde fırlatıp bırakırlar. İnsanlara olan saldırılar da genellikle ağızla bir dokunma şeklinde olur ve sonra kemikli ve alışmadıkları bir tat olan bu eti yemek istemezler. Fakat bu saldırı sırasında hayati organlara gelen ısırmalar nedeniyle genellikle kan kaybından ölümler meydana gelir.
6-Yan Çizgi Algılayıcıları: Sudaki vibrasyonları çok uzaktan algılamaya yarayan ve solungaçlarının hemen yanından başlayarak kuyruk bölümüne doğru uzanan algılama organları vardır. Bu organ sayesinde sudaki olağanüstü hareket titreşimlerini, örneğin yaralı bir balığın çıkardığı titreşimleri algılayabilir.
7-Lorenzini Ampülleri: Burunlarının hemen ucunda bulunan küçük delikler şeklindeki bu algılayıcılar sayesinde, suda canlılardan gelen elektrik akımlarını algılayabilmektedirler. Bizi
m ancak çok gelişmiş cihazlar kullanarak tespit edebileceğimiz bu elektriksel alanlardan canlının türünü dahi anlayabilmektedirler. Özellikle gece ve dipte avlanmayı seven türlerinde bu algı organları daha fazla gelişmiştir.
8-Manyetik Alan Algılayıcıları: Bazı köpekbalıkları çok uzun seyahatler yapabilmektedir. Özellikle doğdukları yerlere geri gelme konusunda bu algılayıcıları kullanmaktadırlar. Bu sayede 3000 Km. uzaklıktaki bir yeri bile rahatlıkla bulabilmektedirler. Marmaris’te rastladığımız Sandbar türü köpekbalıkları da bu duyu organları ile ünlü bir türdür.
Bu kadar çok gelişmiş duyu organıyla köpekbalıklarının aç kalabileceğini düşünemiyor insan.
Gerçekten de 350 değişik türün hepsi yaşadıkları ortama en iyi adapte olarak, besin zincirinin en üstünde yer alan hayvanlardır. Değişen doğa koşullarıyla azalan yiyeceklerini algılamak için hepsi farklı duyu organlarını geliştirebilmiştir. Bu yaklaşımla, Büyük Beyaz diye adlandırdığımız ve köpekbalıklarının en üstünde yer alan türün en gelişmiş algılama kabiliyetine ve zeka seviyesine ulaştığını söyleyebiliriz.
Sandbar Köpekbalıkları
Tanımlama:
Latince adı ‘Carcharhinus Plumbeus’ olan ve dünyada daha çok ‘Sandbar’ olarak adlandırılan köpekbalıklarını, ‘Kumsal’ veya ‘Büyük Camgöz’ isimleriyle ülkemizde tanımaktayız. Sandbar türü orta-büyük sınıfında kabul edilen, Requiem ailesinin bir türü. Sandbar’ların en karakteristik özelliği yan yüzgeçlerinin hemen ortasındaki hizadan başlayan üçgen ve büyük sırt yüzgecidir(First Dorsal Fin). Bu yüzgeç üzerinde belli bir fark edilir renk lekesi olmamakla beraber, arkasında ince bir çizgi şeklinde hafif bir koyu renk tonlaması olabilmektedir. Renkleri gri, gri-mavi, boyları dişilerde 2.0-2.5m. erkeklerde 1.6-2.0m. olmaktadır.
Yaşam Alanları:
Sandbar’lar çok sığ alanlardan 280m. derinliğe kadar yaşayabilen bir türdür. Genellikle geceleri ve sabahın ilk saatlerinde 30-50m. derinliklerde avlanmayı severler. Günün ilk ışıkları ile kumsallara gruplara halinde dolaşmaya gelebilirler. Daha sonra tekrar derin sulara geri dönerler. Sıcak ve yarı sıcak sularda yaşarlar. Hint okyanusu, Doğu Pasifik, Hawaii, Avustralya, Doğu Atlantik, Meksika ve Akdeniz sularında görülürler.
Üreme:
Köpekbalıkları üç değişik şekilde üremektedir. Birincisi yumurtalarını dışarıya bırakanlar(Ör:Çekiçbaş), ikincisi yumurtalarını hemen vücudunun altında ve dışında taşıyanlar, üçüncüsü ve en gelişmişi yumurtalarını karnının içinde taşıyanlar. Sandbar’lar da ‘Viviparity’ denilen bu en gelişmiş şekilde üreyenler grubundandır. Anne karnında 1-14 arası yumurta taşır, bunları 8-12 aylık gebelik periyodundan sonra canlı olarak karnından çıkarır. Anne karnından çıkan yavrular bire bir annesinin kopyası şeklinde olup, boyutları 50-70cm. arasında değişmektedir. Üreme periyodu iki yılda birdir. Sandbar’lar çok yavaş büyürler ve bir dişinin üreme çağına gelmesi ortalama 15-19 yılı bulabilir. Büyüme ve gebelik periyodu bu hayvanın bulunduğu ortamdaki ısı ve beslenmeyle ilgilidir. Dişiler erkekler ile çifleşme dışında çok sık beraber dolaşmaz. Hamilelik periyodunun sonuna gelen dişiler birleşerek doğdukları sulara geri dönerler. Bu alanlar genellikle sığ kumsallardır. Diğer köpekbalıklarından korunmak için bu şekilde bir yöntem seçmektedirler. Sandbar’lar Mayıs ve Haziran aylarında doğurmak için bu bölgeye sürü halinde gelir. Sanıyorum ki Akdeniz’de yaşayanların üreme için seçtikleri yer Gökova Körfezi’ndeki Boncuk Koyu. Yavrularını canlı olarak doğuran dişiler hızla bu bölgeyi terk ederler. Böylece kendi hemcinslerinden gelebilecek saldırılardan da korunmuş olurlar. Yavrular bir müddet bu sularda kaldıktan sonra açık denizlere ve derinlere inmeye başlar. Çiftleşme aylarının da Eylül-Ekim gibi olduğu tahmin edilmektedir. Sandbar’ların ortalama ömrü 35 yıl civarında olduğu sanılmakta. Üreme hızları yıllık %2.5-%10 arası olabilmektedir.
Beslenme:
Sandbar’ların üst dişleri 2-2.5cm, alt dişleri ise 1-1.5cm büyüklükte olmaktadır. Kabuklu deniz canlıları, yumuşakçalar, balık, diğer köpek balıkları gibi oldukça değişik ve sağlıklı bir beslenme tipi vardır. Bütün gün avlanmakla beraber, geceleri bu aktivitelerinde artış olmaktadır.
İnsanlar İçin Tehlikesi:
Sandbar’lar az saldırgan köpekbalığı türüne girmektedir. Aynı aileden gelen ve Büyük Beyaz’dan sonra en saldırgan tip olan Boğa Köpekbalıklarına şekil olarak çok benzemelerine karşılık huy olarak benzemezler. Dünya literatüründe insanlara saldırı sayısı 5 olarak kayıt edilmiştir ve hepsi de provake edildiğinde olmuştur. Saldırılarda ölümle sonuçlanan olmamıştır. Bu da göstermektedir ki Boğa Köpekbalığı gibi sinsice saldırmamakta fakat kendi bölgesinde bir tacize uğradığında kendini savunmak için uyarmaktadır. Fakat bütün kaynaklarda bu tür için yine de dikkatli olunması gerektiği notu düşülmektedir. Doğurma alanlarına geldiklerinde her ne kadar saldırgan bir tutum izlemeseler de yine de annelik iç güdüleri ile hareketle beklenmedik bir saldırı ile karşılaşma riski bulunmaktadır.
Sandbar’lar hakkında daha detay bilgi için yararlanılan kaynaklar bölümünden araştırmalar yapabilirsiniz. Bu güzel ve nadide hayvanlar üreme için ülkemizi seçmiş ve belki de yüzlerce yıldır bu sahillere geliyorlar. Ne yazık ki insan yerleşim alanlarının artması bu küçük koyu da tehdit eder hale gelmiştir. Hemen yakında bulunan küçük koy yanındaki kamping alanı köpekbalıkları için bir tehdit oluşturabilir. Özellikle Mayıs-Haziran dönemlerinde Domuz Burnu ile Boncuk Koyu arasında kalan kayalık bölgede avlanmanın ve denize girmenin yasaklanmasında büyük fayda bulunmaktadır. Aynı şekilde kıyıdan olta balıkçılığı yapan kişilerin uyarılması ve yavru köpekbalıklarının oltaya takılması durumunda, incitilmeden oltadan çıkarılarak tekrar salınmalarının sağlanması gerekmektedir. Sandbar’ların Akdeniz’deki bu değerli üreme alanının koruma altına alınabilmesi için sivil toplum örgütlerinin ve Kültür Bakanlığı’nın desteğine ihtiyacımız vardır. Dalış okullarının buraya turistlik dalış şeklinde tur düzenlemelerinin de doğru olmayacağını düşünüyorum. Bu bölgeye sadece konusunda araştırma yapan deneyimli dalgıçların girmesine izin verilmelidir. Doğal yaşam alanlarında bu kadar yakından resim ve video görüntülerinin alınabilmesi çok önemlidir. Çünkü taradığım kaynaklarda doğal ortamdaki Sandbar’ların bu kadar yakından kayıtları yoktur. Yaşam zincirinin en üst basamağını oluşturan ve sayıları Akdeniz’de azalan Sandbar’ların korunması gerekmektedir. Bu nedenle bölgenin, ülkemizin korunması gereken tabiat varlıkları alanlarına dahil edilmesi gerekmektedir.
Tüm denizi sevenlere…
Bu sayfada yer alan resimler, yapmış olduğum video kaydından ‘capture’ ettiğim karelerdir.
Yararlanılan Kaynaklar:
· http://www.sharksurvivor.com/sharks/sandbarshark.htm
· http://www.elasmo.com/heim/bh-c_plumb.html
· http://www.flmnh.ufl.edu/fish/organizations/ssg/5newsletter/shark5news8.htm
· http://www.flmnh.ufl.edu/fish/gallery/descript/sandbarshark/sandbarshark.htm
· http://www.zoo.co.uk/~z9015043/carcharhinidae.html
· http://www.metu.edu.tr/~akin/
Bu link, aynı bölgede çekim yapan Tahsin Ceylan’ın resimlerini göstermektedir.
· http://www.denizmagazin.com.tr/haberler/1.htm
Bu link, aynı bölgede çekim yapan Alp Özkan ve Hasan Laftçı tarafından gerçekleştirilen çekimleri göstermektedir. Deniz Magazin dergisinin Temmuz-Ağustos 2002 tarihindeki basılı sayısında çektiğim videodan alınmış resimleri de görebilirsiniz.