Apple Computer Inc.'in Sonu
Las Vegas'taki dünyanın en büyük elektronik fuarı CES'teki 2700'ü aşkın firmanın, milyonlarca ürününü bekleyen bir tehlike vardı. En büyük oyuncu Bill Gates'in Microsoft'u, geçtiğimiz yıl içerisinde çizdiği Origami projesinin yarım yamalak da olsa hayata geçmiş halini yani Windows Home Server ürününü piyasaya sürerek, Microsoft'un çok basit bir şeyin yapılmasını ne kadar zorlaştırabileceğini bir kez daha kanıtlarken, bir çok firma mevcut ürünlerini gelişen teknolojiye paralel, yani salt teknoloji ile geliştirmeye çalışıyordu. Nokia'nın patronu Olli-Pekka Kallasvuo, en önemli açıklama olarak zengin kitlelere bir yıl sonra çöpe atmaları için üretilen yeni Nokia N95 modeli ile müzik lle videoyu birleştirmiş gibi yaptıklarını anlatırken, Bill Gates sıradanlığı sayesinde %2 pazar payında kalan Microsoft Zune müzik çalardan bahsedemiyordu bile.
Tüm televizyon üreticileri LCD teknolojisinin belini büken hızlı sahnelerdeki bozulmayı düzeltmek için saniyede gösterilen kare sayısını ikiye katlıyor ve 120'ye çıkartıyordu. Sharp'ın 108-inç, yani 274 ekran (evet, 274 ekran) LCD televizyonu, geleceğin plazmadan kesin olarak LCD'ye geçtiğinin kanıtı olarak gösterilirken, plazma üreticileri ise siyahların daha siyah, renklerin daha güzel olduğu plazmaların fiyat avantajı sayesinde henüz piyasadan silinmeyeceğini göstermeye çalışıyordu. Sharp'ın yeni televizyonunun piyasaya sürülmesine dahi ihtimal vermeyenlerin dayanak noktası ise Panasonic'in 103-inç plazmasının 70.000 dolarlık etiketi. Kaba bir hesapla Sharp'ın televizyonunun 250.000 dolar gibi bir satış fiyatı olmasını bekleyebiliriz.
Sony, Playstation 3'ün gecikmesinin faturasını öderken Blu-ray, HD-DVD, EVD tartışmaları hız kazanıyordu. Çin hükümetinin standart olarak dikte ettirmeye çalıştığı EVD'yi engellemek için HD-DVD mi, Blu-Ray mi sorununa çözüm getirmeyi hedefleyen, yarı-ütopik ürünler ie oldukça ilginçti. LG'nin 1199 dolarlık Super Multi Blue ürünü her iki disk biçemini de okuyabilirken, Warner Bros, diğer açıdan yaklaşarak filmleri Total HD olarak adlandırdıkları tek bir diske filmin hem Blu-ray, hem de HD-DVD sürümlerinin sıkıştırmayı başarmış.
Benim en beğendiğim gelişme ise CES öncesi duyurulan fuel cell teknolojisinin nihayet taşınabilir bilgisayarlarda kullanılabilir bir şekil almasıydı. Yine Samsung araştırmalarının bir sonucu olan 1200-vat-saat fuel cell pillerle, haftanın beş günü ortalama sekiz saat çalışan bir bilgisayarı, tam bir ay boyunca şarj etmenize gerek kalmayacak. Hidrojen ve oksijen elektrolizi prensibine dayalı teknoloji aynı zamanda pillerin çevreye verdiği zararı en aza indirgiyor. Samsung bu teknolojiyi, bu sene içerisinde cep telefonlarında kullanmaya başlayacak. Belki (ve umuyorum) bu gelişme küresel ısınma için kurtuluşun öncü adımlarından biri olacak. Çevre konusunda biraz zayıf kalan ve bacak kavuran taşınabilirlerde ısrar eden Apple'ın kısa sürede fuel-cell kullanımına geçmesi gerçekten büyük bir gereksinim. Bir hafta boyunca şarj gerektirmeden ve ısınmadan sürekli kullanabilecek bir bilgisayara fazladan 500 dolar verecek çok insan tanıyorum.
Özetle CES son derece yoğundu ancak o kadar da sıradandı. Her şey ama her şey biraz daha gelişen bir şeydi. İnsanların istediği ise kullanılan teknolojinin değil, satın aldıkları cihazların kullanılabilirliğinin gelişmesi. Bu beklentinin karşılığı ise ise aynı günlerde Las Vegas'tan 900 kilometre ileride başka bir şehirde, San Fransisko'da, gösterimdeydi. CES'te yer almayan tek dünya elektronik devi Apple'ın yıllık Steve Jobs gösterisi için bütün basın ve sektör harekete geçmişti. Steve Jobs ne duyuracaktı?
Intel'in patronu Paul Otellini bu gösteride yerini alırken, CES'ten kaçamak yapıp gelenler arasında bulunan Panasonic Kuzey Amerika'nın patronu Yoshi Yamada, "bu gösteriyi gözlerimle görme şansını kaçıramazdım" diyordu.
Steve Jobs ilginç bir yaklaşımla ilk kez MacWorld'de Mac'lerden bahsetmek yerine, "bugün tarihte bir sayfa açma için buradayız" diyerek, tam CES'e uygun iki yeni ürün duyurdu. Çıkacağı Eylül'de açıklanan Apple TV (eski adı iTV) ile uzun süredir beklenen ve adının ne olacağına avukatların karar vereceği iPhone…
Apple TV, aslında çok basit bir cihaz. Televizyonunuzun yanına koyuyorsunuz, televizyonunuzun yetenekleri çerçevesinde uygun arayüz (HDMI (video ve audio), Component video, optik ses, analog RCA stereo) bağlantısını yapıyorsunuz, bilgisayarınızın yetenekleri çerçevesinde bağlantıyı kuruyorsunuz (10/100BASE-T Ethernet, 802.11n wi-fi) ve bilgisayarınızdaki her tür medyayı (film, fotoğraf, müzik) kablolu ya da kablosuz olarak televizyonunuzdan izleye/dinleyebiliyorsunuz. Bilgisayarınızla, iTunes yazılımı aracılığı ile tıpkı bir iPod gibi eşleyebileceğiniz Apple TV'nin 40GB diskinde binlerce resim, şarkı ve onlarca film saklayabiliyorsunuz. Ya da herhangi bir Mac/Windows bilgisayardan kablolu/kablosuz canlı yayın yapabiliyorsunuz. Apple'ın icat ettiği bir teknoloji var mı? Yok. Apple'ın yaptığı sadece mevcut teknolojileri bir araya getirip kullanılabilir kılmak.
iPhone belki daha da basit. Artık cep telefonunuz 4 GSM bandında telefon edebilmenizin yanısıra interneti aynen bilgisayarınızda olduğu gibi kullanmanızı, e-postaları bilgisayarınızdaki gibi alıp göndermenizi (hatta push e-posta ile bir adım ötesini) sağlayacak. Bunları yaparken elinizin altında tam donanımlı bir iPod müzik çalar, wi-fi üzerinden yedeklenen 2.5G olarak adlandırılan EDGE internet bağlantısı bulunacak. Belki de en önemlisi cep telefonunuzun üzerinde hiç bir tuş olmadığı için, her şeyin altındaki temel yapı taşı olan OS X üzerinde geliştirilebilecek uygulamalar sayesinde telefonunuzun özellikleri zaman içerisinde artabilecek. Yani bugün aldığınız telefonu, üç gün sonra atıp yenisini almanız gerekmeyecek. Telefonun görünümü ya da içerisinde kullanılan teknoliji tabii ki sürekli olarak gelişecek, ancak bu gelişim sürecinde telefonunuz en azından teknolojik açıdan demode olmayacak. Yani sürekli güncel kalabilecek. Unutmayın bir donanımı kullanılabilir kılan şey arayüz ve yazılımdır. Çoğu donanımda arayüz sabit olduğu için yazılım ile değişebilecek çok şey yoktur, ancak arayüz iPhone'da olduğu gibi tümüyle yazılım ile değişebiliyorsa miras bırakabileceğiniz bir donanıma sahip olabilirsiniz.
Örneklemek gerekirse, bugün bilgisayarlarınızın tek girişinin klavye ile olduğunu düşünün, yani fare denilen ve Apple tarafından bizlere kullandırılan cihazın olmadığını. Bugün bilgisayarınızı fare olmadan kullanmayı deneyin isterseniz, ne demek istediğimi ve Apple'ın yarattığı farkı daha iyi anlayacaksınız.
CES'e geri dönersek Samsung muhteşem bir telefon/mp3 çalar olan Ultra Music ile telefon/video çalar ikilisi olan Ultra Video'nun (ITU'de ilk duyurusu yapılmıştı) tanıtımı yaptı. Çift taraflı LCD teknolojisini kullanan F300 ve F500 cihazlarının farklı işlevlerde iki ayrı ön yüzü var. Çok kibar, çok şu, çok bu… Ama bu tür bir ürünün sonu genelde hep aynıdır: Çoğu özell
iği kullanıcısı tarafından bilinmeden/kullanılmadan, en çok bir kaç yıl içerisinde bir köşede paslanmaya terkedilmek. Fark ne? Kullanıcı arayüzündeki zorluklar ve gelişememek. Bu telefonu geliştirmek kimsenin elinde değil. Gelişmişini istiyorsanız 8 ay sonra F700 ya da F510 (ne olursa) almak durumundasınız. Bu kadar basit. Microsoft'un Vista kullanmak isteyenler için yaptığı da benzer bir şey aslında. Elinizde bir bilgisayar var; zamanında yüklü bir para vererek almışsınız; XP ile son derece rahat çalışıyorsunuz; Microsoft Vista diye bir şey duyuruyor ve çeşitli yöntemlerle Vista'ya geçmeniz için sizi zorlamaya başlıyor; kararı veriyorsunuz; ciddi bir para ödeyerek Vista satın alıyorsunuz (ya da telif hakkı kaçamağı yapıyorsunuz); yüklemek için ruhunuzu teslim ettikten sonra, bilgisayarınızın öksürmeye başladığını, bazı ek donanımlarınızın çalşımadığını görüyorsunuz. Gerisi hep bildiğiniz hikâye. Ben halen geçen yüzyıldan kalma bir Power Macintosh G3/350'ü evde her gün düzenli olarak Mac OS X Tiger ile kullanıyorum. Üzerindeki işletim sistemi ve yazılımlar iş bilgisayarımla aynı. Gerçekten öksüren tek şey Virtual PC üzerinde Windows XP kullanmak, bir de DVD'lerimi DiVX'e çevirmek. Unutmayın bu bilgisayar 1999'dan kalma. Dünya üzerinde geçen yüzyıldan kalan kaç tane bilgisayara, hiç bir güncelleme yapmaksızın Windows Vista yüklenip kullanılabilir sizce? Ben cevap vereyim: sıfır.
İster inanın ister inanmayın ama CES'teki 2700'ü aşkın firmanın, milyonlarca ürünü, Apple'ın yalnızca iki ürünü ile arka plana itildi. Amerikan deyimiyle "Apple şovu çaldı." CES'te de her firma aynı şeyi konuşurken bu nasıl oldu peki? Apple, tıpkı 1984'te Macintosh ya da 2001'de iPod ile olduğu gibi, yoktan bir şey var etmedi, ya da yeni bir şey icat etmedi. Apple sadece teknolojiyi sıradan kişilerin kullanabileceği hale getirmek üzerine kurulu bir şirket. Ancak karmakarışık komutları ezberleyerek iş yapılabilir bilgisayarı hepimizin kullanabileceği hale getirdi. mp3 çalar denilen cihazları müzik çalar olarak herkesin kullanabileceği ve keyif alacağı şekilde yeniden konumlandırdı. Şimdi de herkesin sahip olduğu, ancak çoğu özelliğinden yararlanamadığı ya da yararlanmayı beceremediği cep telefonunu kolay ve zevkle kullanılabilir bir şekle çeviriyor.
iPhone asla bir teknoloji canavarı değil. Son derece muhteşem ayrıntıları olan ve tümüyle kullanılabilirliğe yönelik bir cihaz. Daha önce Apple teknoloji canavarları ile yaşadığı sorunu yaşamak istemiyor. Newton piyasaya çıktığında piyasada kabul edilemeyecek kadar gelişmişti. Apple o dönemde bunu göremedi; ancak şu anda hatalarında güzel bir ders almış gibi. Kullanılmayacak bir özellik koymamak için elinden geleni yapmış ve bu uğurda bazı teknolojileri kullanmamayı tercih etmiş. Örneğin, 3G tabir edilen cep telefonu şebekesi üzerinden hızlı veri alışverişini kullanmak yerine daha ince ve uzun pil ömürlü bir telefon yapmayı ve veri alışverişini, ağırlıklı olarak, genelde ücretsiz olan Wi-Fi ağı üzerinden yapmayı tercih etmiş. Bu kimine göre bir eksiklik; ancak kaçımız bugün 3G servislerinden yararlanıyoruz? Kaçımız önümüzdeki iki yıl içerisinde internetten canlı televizyon izlemek için para vermek konusunda hevesli? Belleği az diye eleştirenler var. Evet az. 4GB ya da 8GB az. Ama ne için az, kim için az? Kaçımızın sürekli olarak elinin altında tutmak istediği ve yasal olarak satın aldığı 4GB yer tutacak, yani 1000 parçalık müzik arşivi var? Kaçımızın yanında taşımak istediği 10.000 fotoğraflık bir albüm var? Kaçımızın tüm e-postalarının kapladığı yer 4GB? Ekrandaki tuşlar küçükmüş. Kaçımızın parmakları 150 kiloluk bir insanın parmaklarından daha kalın? Bellek ne olursa olsun, olumsuz bakmak isteyenlere asla yetmeyecektir. Yettiği gün ise şikayet bellidir: "Bu kadar bellek koyacaklarına boyutlarını küçültmeyi ya da pil ömrünü uzatmayı deneyebilirlerdi."
Henüz teknik özellikleri bile açıklanmayan, üretim izni dahi alınmayan piyasaya çıkmasına Amerika'da 6 ay, Türkiye dahil Avrupa ülkelerinde 9-12 ay olan bir telefon etrafında fanatik taraftarlık ya da düşmanlık yaratılması ise altı çizilmesi gereken noktalardan birisi. İlk iPhone çıksın. Daha ilerideki modellerde 3G, 4G, 200GB, 802.11z, fuel-cell, Core X, VoIP gibi teknolojiler de gerektikçe yerini alacaktır. Ancak şu anda önemli olan Synaptics'in dokunmatik arayüz teknolojisi…
Sorun aslında hep aynı. Asi çocuk Apple, rakipler tarafından pek sevilmiyor ve sürekli mercek altında. Doğal olarak Apple'ın açıklaması sonrası bir anda bütün antenler Apple üzerine çevrildi ve Apple'ın yeni rakipleri hisse senetleri tepetaklak giderken savunma ateşine başladılar. Her tür yöntemle saldıran rakipler, benim görüşüme göre önce iPhone adının kullanım hakkını Apple'a vermek üzere olan Cisco'yu kullanarak Apple hakkında isim hakkı davası açtı ki bence bu Apple için iyi bir şey. Anlaşmazlığın altında güya iPhone'un VoIP kullanmaması (yani Skype gibi servislerle internet üzerinden ücretsiz konuşmaya izin vermemesi, ki bunu dahi resmen açıklamadı) yatıyor. Yani her IP servisinden Cisco güya pay alacağı için işine gelmiyor. Tabii ki iPhone adının da değeri geçici olarak arttı. Ancak iPhone adı çok eskidi ve yoruldu. Apple henüz bu isimde bir ticari ürün çıkarmadığı için iPhone adını yasal olarak kullanabilir. Daha sonra yasaklanacağını bilse dahi, Apple önümüzdeki 5 ay boyunca iPhone adının etrafındaki davalaşmanın getirdiği haberlerin gürültüsünü reklam olarak kullanarak, ilk ürününü Apple Phone olarak duyurduğunda Cisco'nun elinde yıpranmış ve "olsa da olur, olmasa da olur" bir isim kalacaktır.
Nihayet Apple hakkında küllenen ve bitmek üzere olan stok skandalına körük tutularak, Steve Jobs'ı mahkum ettirme savaşı açıldı. Belki de sizler bu yazıyı okuyana kadar Steve Jobs'ın ipini çekmeyi başaracak olanlar, teknoloji ile insanlar arasında kurulabilecek köprüleri sağlamlaştırmadan, yıkılabilir tutarak para kazanan bir geleneğin koruyucusu. Şu anda Steve Jobs'ın kellesi ve koltuğu ciddi anlamda tehlikede. Steve Jobs'ın avukatlığına soyunacak değilim, ancak böyle bir sesi susturmak insanlık için bir kayıp olacaktır düşüncesindeyim.
Steve Jobs önderliğindeki Apple, teknik özelliklerin bir adım üzerinde bir şey yapıyor, kullanılabilirlik sunuyor. Bir bilgisayarın işlemcisinin daha hızlı olması, bilgisayarı hızlandırır mı? Bir telefonunun? Ya da şöyle düşünün; iki bilgisayar olsun yanyana, ikisinde de bu yazı gibi bir düzyazı yazılacak. Bilgisayarlardan birisi ilk seri Pentium işlemcili ve Windows 95 ile çalışıyor. İkinci bilgisayar ise 16 adet 8GHz Xeon işlemci, 32GB ana bellek, 1GB görüntü belleği ve 8TB diski ile parıl parıl parlıyor. Hangisinde daha hızlı yazarsınız?
Son bahsetmek istediğim konu ise iPhone'un Apple için ne kadar tehlikeli bir ürün olduğu. iPhone, özellikle Steve Jobs devreden çıkarılabilirse Apple'ı yok edebilir. Apple bir anda Microsoft'un yanısıra Palm, RIM (Blackberry), Nokia, Sony-Ericsson, Motorola, Samsung'un da rakibi oldu. Bunlardan en büyük tehlike altında olan benim görüşüme göre Palm, RIM, Nokia ve Motorola. iPhone üzerinde gerçek bir işletim sistemi çalıştığı için rakipler arasına Dell, HP gibi PC üreticileri ve bir kez daha Microsoft da katılıyor. Zira iPhone ile yapabilecekleriniz, ortalama bir bilgisayar kullanıcısının
ihtiyaçlarının tahminen %95'ini karşılayacak kadar geniş bir yelpazede. Steve Jobs'ın gösterdiklerinin hepsini kullanabileceğim (bazı özellikler için GSM operatörünün işbirliği gerekli) bir telefona bir iki ufak uygulama da eklenebildiğinde bütün gün yanımda bilgisayar taşımamı gerektirecek hiç bir şey kalmaz.
İlk etapta pazarın yalnızca %1'ini hedefleyen Apple, yüksek fiyatıyla daha önce cep telefonu kullanmamış olanları değil, aksine çok iyi kullanmış olanları hedef alıyor. Yani yıllardır telefondan telefona saç baş yolarak geçen, her geçişte saatlerce adres defteri düzenleyen, ayar yapan, sorun yaşayan ve artık huzur arayan kullanıcıları. Bu kullanıcıların çoğu kendi başlarına iPod ya da müzik/video çalar alıp kullanmak isteyecek kişiler değil. Apple bir yandan iPod'u bu insanların cebine sokmanın yolunu bulurken, öte yandan tüm bu rakiplere yıllardır yapmaya çalışıp başarısız oldukları "iPod katili" yani iPod'u tahtından indirecek ürünün ne olduğunu da anlatmış oldu. Şimdi rakiplerin önünde 6 ay var ve inanın şimdiden deli gibi çalışıyorlar. Apple iPhone ile başarılı olamasa bile insanların sürekli yanlarında taşımak istedikleri bir cihazın nasıl olması gerektiğini detayları ile açıklamış oldu. iPhone'un 200'ün üzerindeki patenti, en azından başlangıçta, kesinlikle bir çok şeyi koruma altına alacaktır ancak Apple'ın geleceği OS X ve iPod ile olduğu gibi sürekli çıtayı yükseltmesi ile mümkün olacaktır. iPhone tam anlamıyla bir iPod katilinin tarifi.
Nihayet Apple Computer, Inc adından Computer lafını silerek, tarihe gömdü. 2007'den itibaren yoluna Apple, Inc. olarak devam edecek. Bu da Apple'ın yeni yönünün bilgisayar değil kullanılabilirlik ürünleri olduğunun en somut göstergesi. Bir cihazı kullanmak için bakmamız gereken kriterleri değiştirmemizin zamanı geldi. Evinizdeki mikrodalga fırının işlemcisinin ne olduğunu ve hızını biliyor musunuz? Peki bunu bilmeniz gerektiğini düşünüyor musunuz?
Tunç AKMAN / Paris