ANTRAK Fotoromanı
Yazarımız Burçak Çubukçu uzun bir süredir ara verdiğimiz ANTRAK Fotoromanları serisiyle yine karşınızda.
Yaz sonu geliyor’ Tüm tatilciler Ankara’ya döndüler bile. Bu arada bizim klup de biraz daha şenlendi.
Amerika’dan Salih ile Tunç da Antrak lokaline ziyarete geldiler. İşte 1 Eylül 2004 Çarşamba ve 4 Eylül Cuma günü çektiğim resimler ve hikayeleri.
Aniden çıkardım makineyi başladım fotoğraf çekmeye. Flaşlar patlayınca ister istemez bizim Amerikanya gurbetçisi dostlar şaşkınlaştılar tabi. Salih öylece bakakaldı.
İlk şaşkınlığını üzerinden atan Salih çivi çiviyi söker diyerek kendi makinesine davrandı.
O da başladı benim fotoğraflarımı çekmeye.
Soldan sağa Ömer, Alper ve Kemal günün yorgunluğunu üzerlerinden atmaya çalışıyorlardı.
Soldan sağa Ufuk, Ali, ve ben (Burçak) hava kararıyor ama muhabbet keyifli’
Soldan sağa Serdar, Salih, Tunç burada önemli bir olay başlıyor beklenmedik şekilde yakalamışım. Tunç elini atmış çantasını açıyor. Bu şu anlama geliyor Amerikalardan bizim için üşenmeyip taşıdığı malları birer birer çıkartıp dağıtmaya başlayacak’
İşte ilk mal çıkıyor albenili silindirik bir paket içinde pilsiz bir fener’ Salla salla kullan :)
Daha geriden aynı plan. Fener daka açık görünüyor bu defa.
Tunç: ağabeylerim şu elimde görmüş olduğunuz Nightstar markalı hassas cihaz firmamızın reklam maksadıyla dağıtımına tüm dünyada yeni başlamış olduğu bir cihaz olup elimizde sadece ve sadece 2 adet bulunmaktadır. Durmayın yetişen alıyor” Yanında bir de ayna diyeceğim ama dilim varmıyor efeeem’
Soldan sağa, Kemal, Serdar, Göktay. Cuma günü yine yerimizde terasındayız. Herkes bir yerlere bakıyor ama olayı ben de anlamadım.
Şimdi bu resme bakınca ortada garip bir olay varmış gibi geliyor. Bu kadar adam ne yapıyor olabilir terasta diye düşünüyorsanız açıklayayım. Akıtan su oluğumuz tamir edilmişti onun son haline bakıyorduk.
Yazın son günleri ancak böyle iyi değerlendirilebilirdi. Hava güzel kimseler inmiyor aşağıya.
Göktay abi hep çektiğim fotoğraflara kızar. Beni hep abuk çekiyorsun diye bu hakikaten öyle olmuş’.
Benzer bir plan ama daha meymenetli’ Göktay abi bir ay tatilden sonra tekrar klube gelmenin verdiği gazla hararetli bir şeyler anlatıyor’
Akşam merdivenlerden ağır ağır inerek terk ediyoruz klübü. Başkan Burhanettin Göktay abiye bir şeyler anlatıyor bir yandan. Flaş patlayınca Göktay abi dönüp kızıyor ‘ulan oğlum burada da fotoğraf mı çekilir, çıkmaz!’ diye’.
Kapıdan çıkılır ve Cumartesi dönme umuduyla kapılar kitlenir’. Perde! (bu da Münir Özkul’un ünlü tiradına gönderme)