Radyo Amatörleri New York'ta Uçunca
Şöyle bir an düşündüğümde ANTRAK Derneği kurulalı yirmi yılı geçmiş ve İnternet gazetemiz de yüzüncü sayısını aşmış. Ne kadar gurur verici ve beni bir o kadar da heyecanlandıran bir durum…
Şöyle bir an düşündüğümde ANTRAK Derneği kurulalı yirmi yılı geçmiş ve İnternet gazetemiz de yüzüncü sayısını aşmış. Ne kadar gurur verici ve beni bir o kadar da heyecanlandıran bir durum. Daha dün gibi hatırlıyorum, derneğin ilk ayları idi ve o zamanlar yaşım tutmadığı için radyo amatörlük sınavına giremiyordum. Ayrıca yine aynı sebepten dolayı kulüp kurulurken üye olamamıştım, ancak fırsattan istifade A sınıfı amatör sınavına çalışmaya başlamıştım. Mors dersleri Göktay (TA2R) ağabeyimizin her hafta ısrarıyla Fethi (TA2A) ağabeyimiz tarafından devam etmekte, Tunus caddesindeki ufacık dernek odasında, sobanın etrafında bulunan herkes sessiz bir şekilde harfleri yazmaya çalışmaktaydı. İşte o zaman mors alfabesinin bir gün bana ne faydası olacağını bilmeden sadece hoşuma gittiği için öğrenmiş ve sınavı geçmiştim. Nereden bilebilirdim ki birgün özel pilotluğa soyununca da mors insanın işine yarayabilirmiş.
Geçen yaz Barbaros (TA2CBA) her yılki New York ziyaretlerinden birini gerçekleştirirken aklıma ona güzel bir sürpriz yapmak geldi. Daha buraya gelmeden Manhattan adası ve civarında uçmaya ne dersin dedim. Hemen peki dedi. Geçen yıl başladığım özel pilotluk eğitimim devam ediyordu ancak ehliyet almadan yolcu taşıyamayacağım için öğretmenimden bize katılmasını istedim. Uçuş Barbaros geldikten sonraki hafta sonuna ayarlandı.
Tabii Barbaros durur mu; gelir gelmez çarşıya çıkmış ve piyasaya yeni çıkan uzaktan kumandalı ufacık bir helikopteri almış, evde uçurmaya başlamıştı bile. İlk önce ikimiz de aletin nasıl çalıştığına ve frekanslarına baktık. Nasıl olur da bu küçücük helikopterin içine iki kanallı 27 MHZde çalışan bir alıcı sığdırılır. Ne de olsa alıcı veya vericisi olan herşey amatör radyocuların ilgisini çekiyor.
Bu ufak helikopter daha sonra Barbaros'u kesmedi ve benim eve yakın bütün model uçak satıcılarını araştırmaya başladık. Bir dükkan bulduk ama ilk gün kapalı idi. Daha sonra oraya kaç kez gittiğimizi unuttum! İnsanın içine uçma ve uçurma virüsü girince bir türlü kurtulamıyor. Aslında aynı şekilde bir kez amatör radyoculuğa gönül verdiniz mi artık ömür boyu işin içindesiniz demektir. Bu arada aramızda kalsın, Barbaros dönerken 60cmlik yeni helikopterini bavuluna sıkıştırmaya çalışıyordu.
Ve hafta sonu geldi. New York turu için hazırlıklara başladık. Ben de ilk defa o bölgede uçacağım için yaptığım planı öğretmenime onaylattıktan sonra uçağı hazırlamak için aprona çıktık. Hava güneşli değildi ama rüzgarlı da olmayacaktı.
Dış hazırlıklar bitince, uçağa kurulup motoru çalıştırma aşamasına geldik. Barbaros heyecanla arkaya kurulmuş, elinde kamera bu yazı için eli deklanşördeydi. Artık hareket etmeye hazırdık. İşte burada yine amatör telsizciliğin verdiği nimetlerden faydalanmaya başlıyordum. Yıllarca uzak görüşme (DX) yapmanın verdiği rahatlık ile telsizi kullanabiliyordum. Ayrıca olabilecek teknik bir problemin çözümünde de çok yardımcı olabiliyor (mesela kulaklığın fişinin yuvasının gevşemesi ile cızırtıların artması ve kimseyi anlayamamak gibi).
Kısa bir taxi ile pist başı yapıyoruz. Tam gaz ve işte havadayız.
Havaalanı Long Island'da (Farmingdale, KFRG) olduğundan New York seferimiz önce kuzeye denize, sonra batıya Hudson nehrine doğru oldu. Ardından nehrin üzeriden Manhattan adasının yanından uçuyoruz.
Tam Manhattan'daki binaların yanına gelince artık bu fırsat kaçmaz deyip kontrolu öğretmene veriyorum. Gerçekten binalara bu kadar yakın uçmak çok farklıymış. Tabii ki sürekli olarak telsizden nerede olduğumuzu diğer uçaklara bildiriyoruz. Nehir üzerinde helikopterler de çoğunlukta ve çok dikkat etmek gerekiyor.
(Tony, Barbaros ve Tunç)
Manhattan adasını geçtikten sonra batıya dönüyoruz ve Verrazano köprüsünü geçer geçmez denizden 500ft yüksekliğe inişe geçiyorum. Çünkü az sonra JFK uluslararası havaalanı pistlerinin tam önünden geçeceğiz ve buradaki tek geçiş bu yükseklikten – yani jetlerin altından. Bu sefer JFK kuleye haber veriyoruz. Onlar da nereden çıktınız siz gibi bir hava ile bize cevap veriyorlar. Bu bölge Amerika'daki en karışık yerlerden birisi. Habersiz kuşlar bile uçamıyor. Neden acaba dersiniz.
Deniz üzerindeki uçuş biraz farklı ve çok zevkliydi, çünkü bu yükseklikte daha önce inişler dışında hiç bu kadar uzun uçmamıştım. Barbaros birsürü fotoğraf çekme fırsatı buldu. Havaalanına yaklaştıkça tekrar telsiz görüşmeleri yapıyorum ve piste son yaklaşmayı gerçekleştiriyorum. Barbaros'un ağırlığı inişi biraz farklılaştırıyor.
İşte uçuşun sonuna geliyoruz ve Barbaros'un yüzünden herşey anlaşılıyor, evet iniş dahil gezi hoşuna gitmiş.
Uçağın son işlemlerini yaptıktan sonra hızımızı alamayıp yandaki uçak müzesine dalıyoruz.
Burada Barbaros inanılmaz bir hafıza il
e bütün uçakları bana anlatıyor, hem de tarihleri ve motorlarındaki detaylara kadar. (Bu kısım için ayrı bir yazı yazmak gerekiyor, haydi Barbaros!)
Son olarak eski zaman radyolarından bir tanesi ile karşılaşıyoruz ve ANTRAK derneğindeki meraklılar için bir poz çekiyoruz.
Sanırım bu geziden Barbaros oldukça zevk aldı, çünkü tekrarlamak istediğini bana söyledi. İnşallah bu sefer öğretmen olmadan hem de son model bir uçak ile gerçekleştireceğiz. (Önümüzdeki aylarda bu uçak ile ilgili bir yazı görebilirsiniz; mors kodlarını bile çevirip istasyonların kodlarını ekrana getiren bir uçak).
Yimi yıl önce mors alfabesini öğrenmemin faydası da tabii ki uçuş sırasında yön bulmak için kullanılan VOR (VHF Omni Range) istasyonlarının gönderdiği istasyon işaretinin anlaşılmasında kullanılıyor. Frekans değiştirdiğimde haritadaki nokta ve çizgilere bakarak vakit kaybetmiyorum.
ANTRAK derneğinde birçok meslekten olduğu gibi pilotlar da var. Sanırım telsiz kullanmayı önceden bilmek pilotların işini biraz daha kolaylaştırıyor.
Bir başka uçuşta görüşmek üzere.
Saygılar ve 73,
Tunç – TA2P
Tunç GUNDOGDU
TA2P