Satınalma Hikayesi
Yazarımız Semih Karakurt bir satınalma hikayesi ile karşınızda. Olaylara ve konulara değişik bir bakış açısı ile yaklaşan bu yazıyı okumak için tıklayınız. Yazının içinde hepimizin günlük yaşamda karşılaştığı olaylardan kesitler bulacaksınız.
Yukarıda özetle verilmiş olan olay kanaatimce şöyle gelişti…..
Siyah elbiseli şahsın satın almacı olarak mensup olduğu müessesenin bir kısım mühendisleri, Zaman makinesi ihtiyacı belirterek amirlerini ikna etmiş ve konuyu satın almaya itikal ettirmişlerdir.
Heyhat nasıl ve nelerden imal edileceği belli olmayan ve daha önce icat dahi edilmemiş olan makine için bir maliyet tahmin edilmiş ve bütçe bile belirlenmiştir.
İhtiyaç belirten mühendisler, bir teknik şartname de hazırlamış ve konuyu teknik bir çerçeveye bile oturtmuşlardır.
Hatta referans firmalar bile belirtmişlerdir…
Bu aşamada Satın alma görevlisi için eldeki veriler ve belgeler satın alma işi için yeterli duruma gelmiştir.
Bir teknik şartname vardır,
Onaylı bir bütçe vardır,
Referans firmalar vardır..
Birde Teslim tarihi vardır……
Satın alma görevlisi teklifleri toplamaya başlar..
Ancak;
Daha icat dahi edilmemiş, ne kadar zamanda, ne gibi malzemeler kullanılarak ve nasıl yapılacağı belli olmayan makine için verilen tüm fiyatlar PAHALI ve bütün teslim süreleri UZUNDUR…..
Fiyatlar düşürülmeli ve teslim süresi erkene alınmalıdır…
Heyhat işi yaparken, nasıl yapacaklarını bilmeyen, durumu imalat esnasında çözmeyi uman,
“Hele işi alalım da nasıl yapılacağını sonra düşünürüz” diyen ve işi alabilmek için birbirinin gözünü oyan firmalardan, fiyatı düşük olanlardan, teslim süresi en yakın olan, işi alır.
Aslında icat dahi edilmemiş olan makineyi.
“bu kadar zamanda, bu fiyata icat da ederim, imal de ederim”
Diyebilen firmanın mühendisi de, bütçeyi belirleyen mühendis de İlahi güçleri sahip olmalıdırlar ki, edilmemiş icada maliyet ve fiyat verebilmişlerdir..
Yukarıdaki resimde görüldüğü gibi, teslim süresini ne kadar erkene alırsan al, iş sallama zamanda değil, olabilecek zamanda bitmiştir ve iş bitirme zamanı her zaman olduğu gibi sarkmıştır…
Makinenin kaça mal olduğu, kar mı ettirdiği, zarar mı ettirdiği bu resmin konusu olmadığından onu geçiyoruz…
Olay yukarıda yaşanan sahneye gelmiştir artık.
Yapan mühendis kim bilir ne ümitsizliklerden geçmiş, ne badireler atlatmış, kaç kere en başa dönmüş, kaç kere kafayı sıyırmış, kaç kere tırsmıştır, kimsenin umurunda değildir..
Sonunda ZAMAN MAKİNESİ’ni yapmıştır ama canından da bezmiştir, zaten suratından da bu bezginlik ve kanıksamışlık okunmaktadır..
Satın alma görevlisi için makinenin ZAMAN MAKİNESİ mertebesinde erişilmez bir şey olmasının kıymeti ve heyecanı yoktur, sadece süresi geçmiş bir iştir ve firmayı öttürmenin,
Cezaları uygulamanın anıdır ve suratından “elime düştün, şu an senin bittiğin andır” İfadesi okunmaktadır…
İşi yapan , zaman makinesi ile iyice haşır neşir olmuş ve onu kanıksamıştır…
“Bir ay geç kalmışsam ne olmuş, istersen sipariş tarihinden bile önce teslim ederim,
hatta sipariş tarihinden önceye döner, bütçeyi elli misline çıkarttırır, işi kendime verdirir, zamanında teslim eder, önümüzdeki haftaya gider, sayısal lotoyu öğrenip gelir, trilyonu da götürür, altılıyı da bilirim” ifadesi ile bakmaktadır. Ve ben bütün bunları ve kim bilir daha neleri bu kareye sığdıran adamın önünde saygı ile eğilirim.. sizde eğilin daha ne diyeyim.
Semih KARAKURT
dskarakurt@yahoo.com