Ses
Her sanatçı için bir de dinleyici profili vardır. Bu dinleyici profili sayesinde o sanatçı var olur. Hep derler ya "Ben sizin sayenizde buradayım!!" Haksızda sayılmazlar. Tabi ki arada meraksal yada sonu çoğunlukla pişmanlıkla biten deneysel çalışmalarda yapılmıyor değil.
Şimdi dönelim dinleyici profilimize…
Bizim bülbülün dinleyici profili ne istiyor?? Hamam ekolu ses mi? Yoksa şıkır şıkır sesler çıkartarak akan bir havuz başımı? Bir ağacın üzerinde mi? Yada saf bülbül sesimi?
Dinleyici profili bülbülü nasıl dinleyecek? MP3 çalıcı, walkman, boombox, 10.000 dolarlık bir sistemle?
Özellikle ilk defa tanıtılacak bir sanatçı için bunlar çok önemli. Kayıt işini yapan endüstride ki ustalar sanatçının sesinin yapısına göre kaydın içeriğini ve şeklini tasarlıyorlar. Bana kalırsa beste/güfte işini bir yana bırakırsak işin en zor kısmı burası. Düşünsenize, sanatçının sesi de dahil olmak üzere her şeyi iyi hesaplamak gerekir. Çoğunluk artık sadece dinlemiyor, bakıyor ve örnek alıyor. Ses kadar işin gösteri yanı da çok önemli.
Biz işin ses kısmına dönelim. Kayıt masasında mümkün olan sahne efektleri sahip çok kanallı kaydımızı alıp dinleyici profilimize göre bir yeni kayıt oluşturmalıyız. Bunun yapıldığı yer bir mikserdir. Mikserin yanında başka cihazlara da gereksinmemiz var. Bu "başka" cihazlar el kadar radyoda bülbülümüzün sesinin gümbür gümbür çalmasını sağlayan yardımcı efektler yaratır. Hatta sevgili bülbülümüze arka planda bir senfoni orkestrası bile eşlik edebilir. Bülbül R&B bile söyleyebilir. Bu işleri yapmak için artık güzel ama çokta pahalı olmayan ses kartları içeren bilgisayarlar kullanılmakta. Bundan sonra dinleyicilerin ürünü satın alabilmeleri için uygun kapak ve ortam/ortamlar seçilerek baskıya girilir. Bu noktada birkaç cümlede kayıt ortamları hakkında konuşalım. Bunlar, plak ( vinil de deniliyor ) kaset, CD, SACD, DVD-Audio ve telifleri telef eden büyük olay. Sanatçı düşmanı format. O artık yeni bir kayıt ortamı. MP3.
Plak eski altın devrini kapatsa da azda olsa basılmakta ve meraklıları tarafından alınmakta. Dediklerine göre bir kaydın gerçeğe yakın en iyi kopyası plak ile olurmuş. Hepten de haksız sayılmazlar. Baskıya kadar olan bozucu etki ve efektleri saymazsak doğruluk yüzdesi yüksek diyebiliriz. Zaten diğer kayıt ortamlarında baskıya kadar olan bölüm aynı. Plak konusunda iki eleştiri yapmak istiyorum. İlki şu; Ne tür bir mekanik, içinde 20Khz ye kadar olan bir sürü acayip dalga şeklini çizerek kaydeder ardından ses olarak üretir. Tekniği bilinse de pratikte bu bana çok iddialı geliyor. İkincisi; Plak üzerinde ki mini mikro izler hiç mi tozdan kirden etkilenmez. Plak kullandığım dönemlerde beni ürperten şey bir arkadaşımın benden plak istemesi idi!!!!! İyi tarafı ise korsanı olmadı. Oldu da ben mi duymadım yoksa!!!
Kaset bence bu güne kadar icat edilmiş en kullanışlı ortam. Basit, dayanıklı, ucuz, istediğini kaydet. Koy güneşin altına ısıdan kabı eğilsin. Hatta kaset çalıcı sarsın!!! Hatta kopsun!!! Yanmadığı sürece yeni bir kap içinde çalışmaya devam eder. En güzel taraflarından birisi de içeriği isteğe bağlı olan kayıtlar. Plakçıya elimizde bir liste ile gidip kendi özel mixlerimizi, hitlerimizi yaptırırdık. Halen de yapanlar var. Burası oldukça önemli. Özel mixlerimiz, hitlerimiz tekrar gündemde.
Kaset bu kadar sağlam ve basit olduğu için kolayca çoğaltıldı ve taklitleri yapıldı. Ve Korsan Kaset terimi dilimize girdi.
Ses kalitesi olarak kaset çok iyi olmasa da halen kullanılıyor.
CD 80 li yıllarda, gerek arabalara süs gerekse daha iyi ses vereceği, çizilse bile çalacağı ve 100 sene dayanacağı iddiaları ile kullanıma sunuldu. Ayrıca kopyası da yapılamaz deniliyordu. Plastik üzerine kaplı ince alüminyumu oyarak yapılan CD ler tamamen sayısal kaydediliyordu. Bu noktada analogcular ve sayısalcılar arasında bir çekişme başladı ve halen devam etmekte. Kavganın temeli benim sesim senin sesinden iyi çıkıyor. CD yaklaşık 20 sene sürecek olan krallığını ilan etti ve her kral gibi zaman içinde eskidi. Daha iyi ses vereceği konusunda analogcularla kavgası sürüyor. Çizilse bile çalacağı söyleniyordu. Bunun pek doğru olduğunu söyleyemem. Gelişen bilgisayar endüstrisinin ihtiyaçlarını karşılamak adına yapınan kaydedilebilir CD ler piyasaya çıkar çıkmaz Korsan CD lerde türedi.Arabalarda yedek dikiz aynası görevini halen yapıyor. Bana kalırsa halen ve yakın gelecekte en iyi kayıt ortamı özelliğini koruyor.
Sony/Philips gurubunun CD üzerinde olan patent haklarının tükenmesinden önce yeni bir kayıt formatı olan SACD üzerinde çalışmaya başladılar. Doğal olarak Matsusitanın başını çektiği karşı gurupta DVD-Audio üzerinde çalışmaya başladı. Her ikisi de aynı işe yarıyor. Çok kanallı ses. DVD-Audio resim de içerebilme özelliğine SACD de daha yüksek örnekleme frekansına sahip olduğu için daha iyi ses üretebildiği iddiasında. Her ikisi de CD teknolojisi gibi plastik üzeri alüminyum üzerine sayısal olarak kaydediliyor. Tabi çok katmanlı olarak.
Buraya kadar anlattığım kayıt ortamlarının hepsi fiziksel. Elimize alıp tutabiliriz. Ne zaman ki bilgisayarın masum istekleri ortaya çıkmaya ve çözümleri de hızla üretilmeye başlandı o zaman mertlik bozuldu. Çokta eski değil. 1987 yılında Alman Fraunhofer Enstitüsü telefon hatları üzerinden ses nakli ve depolaması için bir araştırma yapar. Buradaki amaç, aynı data için daha az yer kaplayan bir sıkıştırma formatı elde etmekti. Araştırmalar sonucunda MP3 için 1989 yılında Almanya da 1996 yılında da ( Sayısal Ses Kodlama ) adı altında USA da patentler alınır. MP3 hakkında Home & Technology dergisinin Mayıs sayısında güzel bir araştırma var. Devamını oradan okuyabilirsiniz. MP1-2-3-4 gibi sıkıştırma formatlar analog kaydı bizim hissedemediğimiz seviyelere kadar sıkıştırırlar. Sıkıştırmayı fazlaca abartırsak sıradan vatandaşlar olarak bizler bile anlarız. Normalde sıradan vatandaşların hissedemeyeceği kadar sıkıştırılıyor. Analog severler ile sayısalcılar arasındaki kavganın temelinde bu sıkıştırma yatıyor. Analog severlere göre MP sülalesi sıkıştırma kullandığı için asla analog kadar kaliteli olamaz. Haklılar mı?? Teorik olarak ben bile haklılar derim. Hatta bunu anlayan hassas!!! kulaklı dinleyiciler bile var. Fakat CD ye bile kayıt kalitesi bakımından çok yeterli diyenler yeterli örnekleme frekansı kullanıldığında diğer formatlara neden haksızlık ederler ben bile anlamıyorum. Aslında anlıyorum. MP3 hariç diğer formatlarda müzik dinlemek biraz törenseldir. CD, plak yada kaset dinlerken mutlaka kutu üzerindeki bilgiler okunur. Bunlar bir yer kaplar. Bir varlık oldukları için önem isterler, sıralanırlar arada bir tozları falan alınır. MP3 mahallenin yeni arsız çocuğu. Her yerde var. Yukarıda yazdığım gibi MP3 artık bir format olmaktan çıktı bir medyaya, bir ortama dönüştü. Olmadığı ortam yok. Her yere bulaştı. Bedava!! MP3 den canı yanan gerek sanatçılar gerekse yapımcılar şu sıralar toplattırırım, içeri attırırım tedbirleri ve lütfen korsan ürün almayın yakarışları ile soruna çözüm arıyorlar. Bu bence türbeye bez bağlamak gibi. Aslında sorun kendi içinde çözülecek. Fazla telaşa gerek yok. Birden çok senaryo olabilir. Hemen aklına gelen, örneğin legal bir MP3 virüsü var olan tüm sunucuları rasgele dolaşıp MP3lere özel bir imza atar. Legal çalıcılarda bu imzayı bulamazsa çalmaz. Başka bir yöntemde halen uygulanıyor. Korsan
içerik bulunduran sunucular bir şekilde kapatılıyor. Sonra yenileri açılıyor. Sayısal bilgi olan MP3 kesinlikle izlenebilir olduğu için çok yakın gelecekte kesine yakın çözümlerde üretilecektir. Yoksa kocaman kocaman donanım ve yazılım şirketleri neden bu kadar yatırım yapsınlar. Çok yakında müzik dükkanlarından MP3 çalıcılarımızı simit alır gibi doldurmak mümkün olacak. Bence, MP3 ün en olumlu tarafı tüketiciye istemediği şarkıları "almama" özgürlüğü sağlaması.
Birkaç aydır yazmaya çalıştığım gibi ilk baştaki kayıt ile bizim dinlediğimiz kayıt arasında gerek elektriksel gerekse efektsel pek çok fark oldu. Bunlar istem dışı olabildiği gibi müşteri tercihleri nedeni ile özelliklede olabiliyor. Bu konuda son söz ve benim fikrim olarak, dinlemenin makbul olanı tam kayıt sırasında olduğu gibi olanıdır. Bu "söyleyen dudakla duyan kulağın aralarında bir şey olmadığı zamandır". En güzel ses sevgilinizin dudağından sizin kulağınıza gelen ses değil mi? Araya bu sesi bozacak efektler, etkiler katmayın…
Yeni sayıda görüşmek üzere..
Dinlediklerim:
Doğum günlerinde kanun gereği iyi ki doğdun/happy birthday şarkısı evcek yada arkadaş gurubu tarafından icra edilir. Ben size bu şarkının Norma Jeane versiyonunu öneriyorum. Öğrenin ve uygulayın. Faydasını göreceksiniz. Tahrip gücü yüksek parça tesirli bu hanım bu şarkıyı milletin ortasında J.F. Keneddy' e söylemiş. Sonrası hakkında resmi tarihteki kayıtlar pek belli değil. Ama….. bu ses kaydedilmiş.
Disk; Marilyn Monroe / The Gold Collection. 2 diskten oluşuyor. Bu disk Marilyn Monroe'nin oyunculuğunun dışında sesini de nasıl başarılı kullandığının gösteriyor. Marilyn Monroe hayranlarına tavsiye ederim.
Şahin Küliğ