Evrensel Işık
'Sphere' Filminin düşündürdükleri
Düşünce Gücü
Bir aylık bir aradan sonra tekrar ışık dostlarına
ve amatör kardeşlerime selamlar.
Bu ay evrensel düşüncenin temel noktalarını, yani ABC'sini anlatmaya
çalışacaktım, fakat gelişen bir durum nedeniyle yazımın konusunu
değiştirmek istedim. ANTRAK olarak neredeyse rutin haline getirdiğimiz
'Grup Sinema Günleri' çerçevesinde geçtiğimiz hafta "Küre-Sphere"
ismindeki filme gittik. Filme gitmeyenler ve merak edenler detayları
http://www.sinema.tr-net.net.tr/movies/sphere/index.html
adresinden öğrenebilirler. Filmden çıktığımızda çok değişik yorumlar geldi,
çünkü filmde anlatılmak istenen ancak son 10 dakika içinde ortaya çıkmakta,
ya da çıkamamakta. Ben ise filmden çıktığımda son 10 dakika içinde
verilmek istenen şeye kafamı takmıştım, yani "Düşünce Gücü" ne.
Düşünmenin kolay bir şey olduğunu zannediyoruz, oysa bilinçli düşünme ve
düşünceyi yönlendirme hiç de göründüğü gibi kolay değildir.
Bu yazımda düşünce gücünü ve onu yönlendirmeyi aktarmak istiyorum.
Düşüncenin işleyiş biçimini anlamak için bazı temel prensipleri
bilmek gerekir.
Etrafımızda gördüğümüz her şey bir enerjidir, yani fiziksel evren
değişik titreşim frekanslarından oluşmuş bir enerjidir. Enerji farklı hızlarda
titreşir, bu yüzden de inceden yoğuna farklı niteliklere ve çeşitlere sahiptir.
Düşünce, nispeten ince, hafif ve bundan dolayı da çok hızlı ve kolayca
değişebilen bir enerji şeklidir. Madde ise nispeten yoğun ve bu yüzden de
ağır hareket eden ve ağır değişim gösteren bir enerji şeklidir.
Madde de kendi içinde büyük çeşitlilik ve farklılık gösterir.
Tüm enerji şekilleri birbirleriyle karşılıklı ilişkidedir ve birbirlerini
etkileyebilirler.
Enerji manyetiktir, belirli bir niteliğe ya da titreşime sahip enerji,
kendisine benzer nitelik ve titreşime sahip enerjiyi çekme eğilimindedir.
Düşünce ve duygular da manyetik enerjiye sahiptir; bunun sonucu olarak
benzer yapıdaki enerjileri kendilerine çekerler. Günlük yaşantımızdaki
arkadaş ve sevgi ilişkilerinde de bunu yaşarız ve olumlu sinyaller
hissettiğimiz insanlarla ilişkilere gireriz.
Etrafımızda gördüğümüz tüm fiziksel evren başlangıçta bir düşünceydi.
Şekil, fikri takip eder. Bir şeyi yaratırken, önce onun bir düşünce
şeklinde yaratırız. Düşünce gibi hafif, devingen ve hızlı değişen enerji,
maddeye dönüştüğünde ağır, durağan bir forma dönüşür. Fikirlerimizi
gerçekleştirmek için doğrudan fiziksel bir eylemde bulunmadığımız zaman
bile aynı prensipler geçerlidir. Sadece bir düşünceyi ya da fikri alıp onu
zihnimizde tutmak bile bir enerjidir ve bu enerji bu şekli kendine çekip onu
maddi düzlemde yaratmaya girişecektir. Bir ressamın tablosunu çizmeden
önce onu kafasında yaratması veya bir mühendisin bilgisayar programı
yazmadan önce onu kafasında canlandırması gereklidir. Elimize aldığımız
bir bardağın bile yıllar önce bir insanın kafasındaki düşünce olduğunu her
zaman hatırlamak sanırım iyi olacaktır.
Düşünceler, radyasyon gibi bir merkezden çıkarak yayılır ve çekim gücüne
sahiptir. Bu, evrene ne gönderirseniz size geri yansıyacağı prensibidir.
"Ne ekerseniz, onu biçersiniz" özdeyişi de bu prensibi içerir.
Hayatta en çok düşündüğümüz, en güçlü biçimde inandığımız, en derinden
beklediğimiz ve/veya hayalimizde en canlı şekilde canlandırdığımız şeyleri
kendimize çekeriz. Eğer temelde olumlu yaklaşımlara sahipsek,
hayattan zevk, mutluluk ve doyum bekliyor ve bunların düşlerini kuruyorsak,
bu olumlu beklentilerimize uyacak kişileri, durumları ve olayları yaratır ve
kendimize çekeriz. Böylece kurduğumuz düşlere ne kadar pozitif enerji
yüklersek, o düş yaşantımızda o kadar çabuk ve yoğun bir biçimde
gerçekleşmeye başlar.
Enerjinin değişim süreci sadece olumlu düşünce aracıyla olmaz,
yaratıcı düşünce gücünü kullanmayı bilmek gereklidir. İnsan yaşamının
düşünceler ile değiştiğine inanırsa bunu hayatının her anına yansıtarak
kullanmaya çalışır. Korkularımızı, olumsuzluklarımızı, kıskançlıklarımızı kısaca
insanlığımızın kötü yönlerini yenmeyi başarırsak düşleyebileceğimiz en güzel
yaşantı bizleri bekleyecektir. Düşüncelerimiz nasıl ve ne şekilde daha iyi
yönlendirebileceğimize dair pek çok kitap ve düşünce sistemi
bulunmaktadır.
Bunları okumak elbette bize bir şeyler katar ama düşüncemizi arıtmayı
başarmak için en güçlü araç özümüzden gelen istek ve ışıktır.
İnsanoğlu şu anda beyninin %12'sinden fazlasını kullanamıyor.
Fakat gelen her yeni nesil ile beyin kapasitesinin daha fazlasını kullanma
yetisine sahip oluyor. En ilginç ve sırrı çözülememiş organımız olan
beynimizdeki arta kalan %88 beyin hücresinin ne işe yaradığını hiç merak
ettiniz mi? Beyin kapasitemizi kullanmayı arttırıyoruz, peki aslında
çok eskiden beyin kapasitemizi çok daha iyi kullandığımızı hiç
düşündünüz mü? Belki o işe yaramadığını düşündüğümüz atalarımızdan
kalan mirasımızın kilitleri bir gün açılacak ve eski yetilerimize kavuşacağız.
Belki şu anda hayal ettiğimiz pek çok şey o zaman eyleme ve
maddeye dönüşecek. Kapasitemizin artmasıyla birlikte enerji formları
üzerinde daha etkili olduğumuzu ve yaratıcılık gücümüzün sınırsız olduğunu
düşünün (Düşünün, düşünün ki olsun).
Sizce insanoğlu bugünkü yaşantısıyla bunu hak ediyor mu?
Düşüncelerini iyiye kullanmak yerine sapkınlıklara kullandığı sürece
bence bunu hak etmiyor. Size bir küre veriyorlar ve
'Dile benden ne dilersen' diye soruyorlar. Nelerin istendiğine bir bakın,
sonra da kendimize de şu soruyu soralım 'Biz ne isterdik'?
Güç ve kuvvet iyi kişilerin elinde olduğu zaman iyiye kullanılır,
düşünce de öyledir. Küre bize bunu hatırlattı, daha bu kuvvete sahip olacak
kapasiteye ulaşmadığımızı ve önümüzde gitmemiz gereken çok yolumuz
olduğunu hatırlattı. Biz, bize verilen en güzel küreye bile iyi davranmayı
bilmiyoruz. Evrenin en güzel kürelerinden biri olan yerküremizi kendi
ellerimizle öldürüyoruz. Düşüncelerimiz iyiye, güzele yönelemiyor ve
bunun acısını her gün daha fazla hissederek yaşıyoruz.
Filmin sonunda 'Küre' insanlığı terk ederek uzaklaşıyor, tıpkı üzerinde
yaşamayı doğru dürüst başaramadığımız yerküremizin
bizden uzaklaşması gibi.
Düşünce gücünün neden ve ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştım.
Aslında söylenecek çok söz var ama mutlaka birileri benden önce
söylemiştir.
Önümüzdeki ay buluşana kadar,
Sevgi ışığınız aydınlığınız olsun.
"Düşündüğümüz bildiğimizden çok daha az. Bildiğimiz sevdiğimizden
çok daha az. Sevdiğimiz var olandan çok daha az. Böylece, gerçekte
olduğumuzdan çok daha az kendimiziz."
Evren sevgi düşüncesi ile yaratıldı, onu sevgi ile koruyacak
olanlar da kendi kendisi olmayı başaran insanlardır.