Evrensel Işık
Mutlu bu ay sizlere Ezoterizm’mi anlatıyor. Ezoterizm
“Gönlünü, ne kadar büyük olursa olsun,
O görünmez nesneyle doldur.
Yüreğin mutluluktan dolup taşınca,
Ona istediğin adı ver;
Mutluluk, Sevgi, Gönül, Işık, Tanrı’
İsim gürültüden başka birşey değildir.
Göklerin ihtişamını bizden gizleyen bir sistir'”
Goethe
Tüm amatör arkadaşlarıma ve ışık dostlarına merhaba.
Bu ay size Evrensel Işık penceresinden “Ezoterizm” ışığını
sızdırmaya çalışacağım.
Öncelikle anlatılması çok uzun sürecek belki de yaşanarak öğrenilmesi
gereken bu bilginin kelime anlamı üzerinde durmak istiyorum. Ezoterizmin
Osmanlıca karşılığı Batinilik olup, Batın; içyüz-içteki anlamındadır.
Bunun Türkçe karşılığı ise İçrek sözcüğüdür. Ezoterik bilgiler denildiği
zaman, herkese açıklanmayan ancak belli eğitimlerden geçip o bilgileri
almaya hak kazanmış kişilere verilen bilgiler kastedilmektedir.
Ezoterik bilgilerin en önemli yönü yazılı olmaktan çok, bir yol gösterici(Mürşit)
tarafından öğrenciye(Mürit) belli bir sistem dahilinde aktarılmasıdır.
Bu yönteme inisiyasyon veya tekris denilmekte olup Türk-Şaman
geleneklerinde de “El Vermek” deyimiyle yer almaktadır.
Ezoterizmin tersi olan sisteme ise Egzoterizm denilmek olup bunun
Osmanlıca karşılığı “harici”, Türkçe karşılığı “dışrak” dır. Egzoterik bilgiler
herkesçe bilinebilen, sıradan başlangıç bilgileri olmaktadır. Ezoterik
bilgilere ulaşabilmek için öğrenci eğitimine egzoterik bilgiler ile başlar.
Zaman içersinde gösterdiği çabalar ile yükselerek daha derin olan ezoterik
bilgileri almaya hak kazanır. Ezoterik öğretinin verildiği hiçbir okul veya
sistemde harici bilgileri eksik olan adaylara ezoterik bilgiler aktarılmaz.
Bunun nedeni, insanın mükemmele ulaşabilmesi için iç ve dış aleminin
tam bir bütünlük içinde olması gerekliliğidir.
Şimdi niçin ezoterizm sorusuna yanıt aramaya çalışalım. “Niçin” ve “nasıl” lar
meraklı insan doğasının bir gereğidir. İnsanlar normal öğreti sistemi içinde
aktarılan bilgiler ile bazı soruların yanıtlarını bulamadıkları zaman arayışa
girmektedir. Bunun sonucu materyalist düşünce sisteminden sıyrılmakta,
yanıtları kimi zaman “din” kimi zaman ise “pantesit” düşünce sisteminde
aramaktadır. Felsefi anlamda “Panteizm”, islami kültür içinde “tasavvuf”
adını alan ezoterik sistemin amacı; varoluşun, ancak sevgi ile algılanabilecek
ve akılcılıkla ortaya konulacak sebeplerini savunmak ve tek hedefi insanın
tekamül ederek “kamil insan” haline dönüşmesini sağlamaktır.
Ezoterik sistem, varoluşu ve tanrıyı tanımlamaya çalışan din ile aslında
çelişmemekle birlikte, yıllarca dini bir sömürü ve hükmetme sistemi olarak
kullanmaya çalışan tutucu, radikal kesimin hedefi olmuştur. Dini sistemlerde
koşulsuz bir inanma duygusu vardır. İnsanın yaşamının sadece dünyadaki
bedensel yaşayışıyla sınırlı olmayıp bir ruhun varlığı kabul edilir. Bu ruhun,
bedensel yaşayış sona erdiğinde ya başka bir bedende hayat bulacağı
ya da ahiret denilen bir başka mekana giderek bir başka boyutta sonsuza
dek yaşayacağı kabul edilir. Bu nedenle ikinci yaşamın saadet ve mutluluk
içinde geçmesi için dünyadaki yaşamın acı ve ızdırapla geçirilecek bir
imtihan dönemi olması gerektiği kabul edilmiştir. Meselenin bu şekilde
ele alınması insanın hayatı boyunca ölümü düşünmesine, ahireti kazanmak
ve hak etmek için dünya nimetlerini tepmesine sebebiyet verdiği gibi,
insanlar arasında ayrılık tohumlarını da serpmiştir. Gerçekte tek Allaha
inanan çeşitli dinlere mensup olanlar, mabedlerini, kitaplarını, bayramlarını,
tatillerini, kıyafetlerini farklılaştırdıkları gibi mezarlarını hatta ahireti bile
ayırmış, “senin cennetin ‘ benim cennetim” demek suretiyle tek Allahın o
tek cennetini(veya cehennemini) bile parsellemeye çalışmıştır.
Ezoterik düşünce sistemi ise, bunların üzerine çıkmayı, kutsal kitapları
sözleriyle değil, özleriyle yorumlamayı, “iman” ın “akıl” a aykırı olamayacağını
ve insanların akıllarıyla doğruluğunu kabul edemeyecekleri bir takım olay ve
buyruklara inanmak zorunda bırakılamayacağını ifade eden bir akımı temsil
eder. İşte bu nedenle dinin özünü değil, şeklini anlayabilenler tarafından
sürekli red edilmiş, bu akıma taraftar olanlar dinden çıkmakla her zaman ve
her yerde suçlanmıştır.
Eğer cennet varsa, oraya gitmek için camiye, kiliseye, sinagoga devam
edip dua etmek yeterli değildir. Bütün dinlerin tek Allahın kulları, yani kardeş
olduklarını kabul eden ve bütün kutsal kitaplarda geçen evrensel doğrularla
yaşayan yani dürüst, müşfik, merhametli ve cömert olan bir kimse bunları
yapmasa bile oraya gidecektir. İşte bu düşünceleri içinde barındıran ezoterik
düşünce, bugün dahi sürüp giden din kavgalarına yol açan düşüncelerin
karşısındadır.
Ezoterik düşünce sisteminin nasıl ortaya çıktığını ve din ile aslında
çelişmeyen fakat onu kötü amaçlarla kullanmak isteyenlerin neden karşı
çıktığını açıkladıktan sonra bu sistemin içinde başka hangi özelliklerin
bulunduğuna değinmek istiyorum.
Ezoterik düşüncenin temelinde tek tanrı düşüncesi vardır. Varolan herşey
tanrıdan doğmuştur ve onunla özdeştir. Evren ve tanrı birdir.
Tanrı sadece yaradan değil, varolandır ve evrendir. Önsüz ve sonsuz olan
tanrı makrokozmos’da da, mikrokozmos’da da bulunur.
Tanrısal ışığın bir parçası olan ruh, hiçbir zaman ölmez ve yegane amacı
ayrıldığı ana kaynağa, yani tanrıya dönmektir. Bunun da tek yolu, evrensel
bir yasa olan evrim, yani tekamüldür.
Aslolan ruh ve ruhun tekamülüdür. Madde onun kullanıp attığı, bir üst düzeye
geçme aracı ve zaman içersindeki varoluşun ifadesidir.
Ruhun tekamülünü, yani çıktığı ana kaynağa dönmesini sağlayan evrensel
yasa, yeniden doğuş yasasıdır. En alt düzeydeki varoluşun ifasesi olan
cansız varlıklardan, en üst düzeydeki Kamil İnsana kadar ruhun ulaşmasını
sağlayan yeniden doğuş zinciri ancak ruhun mükemmele ulaşması ve
tanrıya dönmesi ile kırılabilir.
Tanrısal fışkırmanın bilinen en üst düzey ifadesi olan insan, iyi ve kötünün
savaştığı alandır. Aslolan iyilik olduğu, evrenin tümü sevgi üzerine kurulu
bulunduğu için, ancak iyi bir insanın ruhu, kamil insana dönüşebilir ve tanrı ile
bütünleşebilir.
Tanrı, kendi bünyesindeki sonsuz varlıkların varoluş ve yaşayış deneyimleri
ile kendi niteliklerinin bilincine daha çok varmakta ve daha yüksek bir bilince
ulaşmaktadır. Tanrının bir yansıması olan insan, dolayısıyla tanrının bir
ifadesidir. Bu ned
enle, insan tanrıdır veya “ben tanrıyım” demek ne denli
doğru ise, tanrı insandır demek de o denli yanlıştır.
Ezoterik öğretinin kullandığı dil “semboller dili” olagelmiş ve bu sembollerin,
simgesel anlatımlarının imkanlarından yararlanılarak hemen her kavimde, her
millette, binlerce sene korunarak, uygarlıktan uygarlığa aktarılması mümkün
olmuştur. Sembollerin dili ile öğretisini inisiyelerine kuşaktan kuşağa aktaran
bu sistemin tarihsel gelişimini bir başka yazımda anlatmaya çalışacağım.
Sembolik anlatımın en bilinen ve en güzel anlatımlarından biri olan “Tanrının
her şeyi gören gözü veya Osirisin gözü” olarak adlandırılan bu sembolizma
ile sizlere veda ediyorum.
Sevgi ışığınız aydınlığınız olsun.
Mutlu Payaslıoğlu