Deprem ve Amatör Telsizcilik
Deprem felaketi nedeniyle aramızdan bölgeye giden arkadaşlardan biri de Mutlu idi, işte gözlemleri ve görüşleri….
17 Ağustos 1999 sabaha karşı 3, 45sn. süren bir deprem ve Türkiye'nin
yarasını çok uzun zamanda saracağı bir yıkım. Aslına bakarsanız geliş
sinyallerini aldığımız ve beklediğimiz depremin bu kadar yıkıcı ve üzücü
olacağını kimse tahmin etmiyordu. Deprem o kadar yıkıcı oldu ki bu
olaydan etkilenmeyen hiçbir Türk vatandaşı ve hatta yabancı ülke
vatandaşı kalmadı. Deprem Türkiye'de oldu ama etkisi tüm dünyayı
sardı, dört bir taraftan yardım yağdı ve yağmaya devam ediyor.
Ulusumuz ise büyük bir özveri ve gönül birliği içinde açılan yaraları
onarmaya çalışıyor. Bu deprem ekonomik açıdan ve insan
kaynaklarımız açısından büyük bir kayıp; psikolojik travmaları ise
uzun yıllar devam edecek. Fakat bu felaketin bize öğrettiği çok acı
dersler ile karşılaştık. Başımıza gelen bu felaketi eğer önemli bir
ders olarak algılar ve önlemler alırsak çok önemli bir adım atmış
olacağımıza inanıyorum.
21-22 Ağustos tarihlerinde çalıştığım şirketten bir grup arkadaş ile
deprem bölgesine yardım götürdük. İnsan, TV veya gazeteden bir
takım şeyler öğreniyor fakat gidip görünce işin farklı boyutlarını
görüyorsunuz. Bir takım söylentilerin peşinden gidip dedikodu
haberlerini dinlemektense yaşayarak görmek, önemli dersler
çıkarmamızı sağlıyor. Benim şahsi olarak çıkarttığım en önemli
ders ise koordinasyon eksikliğinden kaynaklanan iş gücü ve yardım
kayıplarıdır. Peki niçin koordine olamadık, neydi eksikliğimiz?
Herşeyin başında bir deprem ülkesi olmamıza rağmen bu işi
ciddiyetle yapacak bir sivil savunma teşkilatının olmaması ve
devletin bu konuda hiçbir hazırlığının bulunmamasıdır. Bunun
sonucu halk kendi kendini kurtarma çabalarına girişmiş ve doğal
olarak da bu yeterli olmamıştır. Artık depremden kurtarma
çalışmalarının sonuna gelindiği şu sıralarda(24.Ağustos.1999 tarihinde)
daha çok kurtulanların yaşatılması sorunu ile ilgilenmek gerekmektedir.
Ne yazık ki bu konuda çok güvendiğimiz Kızılay ve Sivil Savunma
Teşkilatı kendinden beklenenleri verememiştir. Devletin organları
arasında ilk anlarda yaşanan kopukluk ise çok daha fazla insanın
kurtarılamamasına neden olmuştur. İlk şoku atlattıktan sonra yapılan
çalışmalarda ise halen bir başıbozukluk olduğunu bizzat yaşayarak
gördüm. Tek düzenli çalışan sistem askerlerimiz olmasına karşılık,
onların özverili çalışmalarında da profesyonel bir kurtarma anlayışının
olmadığını gördük. Bunu askeri teşkilatımız da kabul etmekte ve
gelen ekiplerin çalışmalarını dikkatle izlemektedirler. Çünkü bu tip
kurtarma faaliyetleri çok özel bir çalışma ve koordinasyonu
gerektirmektedir. Bu açıdan baktığımızda sivil ekiplerimizi içinde tek
gurur kaynağımızın AKUT olduğunu görüyoruz. Fakat onlarda bu
kadar büyük bir felakete tek başlarına yeterli olacak kapasitede değildi.
O zaman şunu da anladık ki 'nasıl olsa bir grup var onlar bizi kurtarır'
anlayışının da değişmesi gerekmekte. Ayrıca AKUT gibi bir ekipte bile
çok ciddi sorunlar olduğunu gördük.
Bunlar yaşamak zorunda olmadığımız ama yaşadığımız şeylerdi. Peki
neler olmalıydı da bunlar olmamalıydı? Burada yapıların bozukluğu,
imarlı alanların hatalı seçimi gibi konulara girmeden, bir felaket
sonucunda nelerin olması gerektiğini anlatmak istiyorum. Deprem
gibi büyük felaketlerde en önemli faktör haberleşmedir. Bir işin
koordineli şekilde yürütülmesinde ilk şart kesintisiz çalışacak bir
haberleşme ağının kurulmasıdır. Son yaşadığımız felakette,
TT şebekesinin göçmesi GSM operatörlerinin de çalışamamasına
neden oldu. GSM operatörlerinin baz istasyonlarının bulunduğu yerlerin
de tahrip olması ilk anlarda tamamen iletişimi kopardı. Belediye, itfaiye,
orman teşkilatlarında yeterli telsiz donanımının olmaması veya birbiri ile
haberleşememesi de iletişimi iyice aksattı. GSM şebekesi geçici baz
istasyonlarının kurulması ile toparlanır gibi olduysa da TT şebekesindeki
aksaklıklar GSM şebekesini de etkiledi. Sonuçta vali ve belediye
başkanları dahil hiçbir kamu kuruluşu yetkilisi, ne hasar konusunda
doğru bilgi alabildi ne de ekiplerini yönlendirebildi. Fakat İstanbul'da
bulunan ve 145.700Mhz VHF bandında bulunan amatör telsiz rölesi
özellikle bu depremde çok büyük faydalar sağladı. İstanbul, Kocaeli,
Sakarya, Yalova ve Gölcük kriz masaları, AKUT ekibi ve tabi ki doğal
kullanıcıları olan amatör telsizciler bu röle sayesinde birbiri ile irtibata
geçti, yardımı yönlendirdi. Ben bu röle kurulmasaydı işlerin çok daha
aksayacağına eminim. Ayrıca ilk anlardan itibaren sivil savunmanın
yardımına koşan ve tüm kurtarma faaliyetlerine katılan amatör radyo
istasyonlarını da burada kutlamak gerekiyor.
Demek ki bu tip felaketlerde 'broadcast' dediğimiz tek kanaldan birçok
kişiye erişebilecek ve karşılıklı olarak herkezin haberleşmeyi takip
edebileceği sistemler gerekmekte. Bu sistemlerin büyük bir kapsama
alanında çalışması, taşınabilir el cihazları ile kullanılabilmesi de çok önemli.
İşte amatör telsiz cihazları ve VHF frekansında kurulan röle istasyonları
bunu en güzel karşılayabilecek sistemlerdir. Amatör telsiz dernekleri bu
tip felaketlerde tüm röle ve cihazlarını sivil savunma ekiplerinin
kullanımına açar. Fakat sivil savunmanın, devletin bazı kademelerinin
erişebileceği kendi röle istasyonlarını kurması gerekmektedir. Çünkü tek
bir röle istasyonuna bağlı çalışmak sorunlara neden olabilir. Ayrıca her
bölgede amatör röleler bulunmayabilir. Bununla birlikte HF frekansından
da çok daha uzun mesafelerde iletişim kurmak mümkündür. Fakat bunu
her zaman gerçekleştirmek sorunlu olabilmektedir. Ayrca bir HF
istasyonunun işletmek kolay bir iş değildir. Bu depremde bölgedeki
kriz masaları VHF frekansını kullanırken, sadece Ankara Ulaştırma
Bakanlığı'nda kurulan kriz masası ile haberleşmede HF frekansı
kullanılmıştır. Fakat iletişim daha yoğun olarak felaket bölgesinde
yapılmaktadır.
Bu depremden sonra amatör telsizciliğe verilen önemin artacağını
düşünüyorum. Ayrıca mobil röle istasyonları ve bir felaket anında hızla
her türlü iletişimi sağlayacak sistemlerin de kurulmasının gerekliliği
görülmekte. Devletimize olduğu kadar bizim gibi amatör derneklere
de bu konuda birçok görev düşmekte. Biz dernek olarak bu konuda
çok önemli kararlar aldık ve kesintisiz, hızla kurulabilecek, en son
teknoloji sistemlerin oluşturulması konusunda projelerimizi başlattık.
Kriz masalarının nasıl olması gerektiğine gelince. Kriz masası
organizasyonları daha önceden prova edilerek çalışılmalı. Bu masada
kimlerin olacağından ne tip donanımın gerektiğine kadar her şeyin son
derece açık bir şekilde tanımlanmış olması gerekmektedir. Sadece
telsiz iletişimi değil, radyo, TV ve en önemlisi Inte
rnet bağlantılı bir
PC'ye de ihtiyaç vardır. Internet erişiminin de paket amatör radyo
kanallarını veya uydu kanallarını kullanarak yapılabilmesi gerekmektedir.
Antrak olarak bu tip bir merkeze destek olabilecek en son teknoloji
cihazlara ve yetişmiş teknik elemanlardan kurulan bir ekibi hızla
oluşturmaktayız. Böylece Türkiye'nin her hangi bir yerindeki felakete
anında müdahale edebilecek, hiçbir ek kaynak olmadan kendi kendine
yetecek bir ekibi kurmayı planlıyoruz. Bu tip ekipleri Gölcük'te gördüm.
Özellikle İsrail ve Rus ekiplerinin teknik donanımı ve personeli çok
başarılıydı. Amerikalı ekipleri göremesem de onların da son derece
iyi organize olduklarını duydum. Bu tip kurtarma ekiplerinde birkaç
ekibin bir arada çalışması gerekmektedir. Herşeyin başında tüm
ekipleri ve gelen yardımları yönlendirecek bir kriz masası komuta
kontrol merkezine ihtiyaç vardır. Ondan sonra gelen yerli ve
yabancı ekipler ile iletişimi sağlayacak telsiz cihazlarına, gelen
ekiplerin teknik özellik ve imkanlarının tutulduğu laptop PC'lere.
Uzak mesafe haberleşmeyi sağlayacak telsiz donanımlarına,
Internet ile web ve e-mail iletişimini sağlayacak bağlantılara ihtiyaç
vardır. Çalışma ekiplerinde ise köpeklere, hassas dinleme cihazlarına,
taşınabilir jenaratör ve kırma cihazlarına ihtiyaç vardır. Bunları kullanacak
personelin en azından ilk yardım ve dağcılık eğitimleri almış olması
gerekmektedir. Son olarak da bu ekiplere daha büyük kırma ve taşıma
işlerinde yardımcı olacak iş makinalarına ihtiyaç olmaktadır. Sonuç
olarak bir kurtarma faaliyeti ancak iletişim, arama, kurtarma, kırma
ve sağlık ekiplerinin birlikte çalışması ile başarılı olabilmektedir.
Umarım devletimiz, askerlerimiz ve sivil toplum örgütlerimiz bundan
sonra işin önemini anlayarak daha dikkatli ve sorumlu davranma
bilincine ulaşırlar. Organize olabilmek için aslında çok fazla birşeye
ihtiyacımız yoktur. Çünkü elimizde bunlara yetecek her türlü kaynak
bulunmaktadır. Sadece bir araya getirebilecek sistematiğe ihtiyaç
duyulmaktadır. Bizler kendi adımıza düşen görevleri, dersleri aldık;
diğer organizasyonlar için de aynı şeyleri temenni ediyoruz.