Yılbaşında Neredeydiniz?
Antrak üyelerinden bir kısmı keyifli bir yılbaşı tatili programı gerçekleştirdi.
Hikayesi de bir o kadar ilginç. Ustelik resimler de var….
Önce bir fikir olarak ortaya çıktı, sonra vakit yaklaştıkça bu fikri ortaya atan aranmaya başlandı, bulundu. Bulunması yeterli değildi, madem bir fikir ortaya attı, organizasyonu da üstlenmesi gerekiyordu, çünkü bizde genellikle öyle olur, fikir ortaya atan uygulama sorumluluğunu da taşır.
Sevgili Mutlu bizlere yılbaşı tatilinde Ankara dışında bir yerlerde hep birlikte olma şansını yarattı.
Kapadokya’ya gidiyoruz. Nevşehir’de, bizlerin de uygun bulduğu bir otelde yerlerimiz ayrıldı.
Perşembe günü farklı zamanlarda Ankara’dan çıkan kişiler Nevşehir’de biraraya geldiklerinde toplam 22 kişi olmuştu. Herkesin tahmin edebileceği gibi yoğun ve kesif volümlü yılbaşı programı zaten yoldan gelmiş olan bizleri yere serebilecek güçte idi, çok reklamı yapılan şaraplardan içmemize gerek kalmadı. Zaten onların da kalitesi üzerine yapılan tartışmalar Ankara’ya dönene kadar devam etti.
Saatler 24:00’ü geçtikten bir müddet sonra cep telefonları çalışmaya başladı, gelemeyenlerin bize mesaj iletme saati gelmiş, aynı zamanda kısa mesaj atamayan büyük ve yakınlarımızın hatırını sorma vakti ermişti. Yemek salonu bir anda boşaldı, ne oluyor nereye gitti bunca insan, yoksa başka bir yerde başka bir program mı var da bizim haberimiz mi yok derken iş anlaşıldı. Hemen hemen tüm salon salonun gürültüsünden kurtulup rahat bir şekilde titreyen titremeyen, renkli renksiz cep’leri ile iletişim sağlayabilmek için otelin lobisinde toplanmaya başlamış ve burayı yeni gürültü odağına dönüştürmüştü. Lobiden insan manzaraları; yürüyerek konuşabilenler, arkasını dönüp bir kuytuda konuşanlar, gözünü karşısındakinin gözüne dikip kafası başka bir yerde konuşanlar, oturup elinde şampanya bardağı ile ve kafasında yanar dönerli şapkası ile bağıra çağıra konuşanlar, babasından gizli erkek arkadaşı ile konuşmaya çabalayan sevgililer (diğer kız arkadaşı da erketede), hepimiz ordaydık.
Eee buraya niye geldik? Tabi ki peribacaları ve diğer tarihi mekanları görmeye. Sonraki iki günümüz yoğun bir çevre turu ile geçti.
İlk gün Mutlu’nun tavsiyesi doğrultusunda soğan tarlalarının olduğu söylenen ve bu tarlalarda üçüncü türden yaratıkların da çalıştığı ve hatta arabalarını park ettikleri söylenen tepelere gittik, onlar da gitmişti, hiç birini göremedik. Mutlu onları çağırmak için çok çaba sarf etti ama onlar bizi duyamıyacak kadar uzakta idiler galiba. Üçüncü tür ile olan yaklaşmamız bu kadar sürdü.
İkinci gün isyan bayrağı çekmeye çalışan gurubu dizginlemek ve sakinleştirmek için tipik turist kimliğimize bürünüp, her Kapadokya’ya gelen turistlerin yaptığı gibi standart turumuzu belirledik.
Ürgüp ‘ Göreme – Avanos üçgeninde gidilmesi gereken hemen hemen tüm yerlere gittik. Burada en büyük sorun her bir gezi noktasında dağılan 22 kişinin bir sonraki hedefe gidebilmesi için bir araya getirilmesi çalışmaları idi. Öyle kolay iş değil, tur rehberliği mesleği bayağı zor bir işdir. Kimi alışveriş yapar, kimi biraz evvel aldığı çömleği beğenmeyip iade etmek ister, kimi aldığı bereket tanrısı heykeli ve sembollerini hangi hin projesinde kullanacağının hesabını yapar, kimi tuvaletleri beğenmez, kiminin karnı acıkır, kimi peribacalarının sosyo ekonomik yapı üzerindeki etkilerini anlayabilmek için deveci ile tartışır, kimi S-UHF frekanslarını üçüncü türün dinlediğini idda eder, kimi şarap üreticileri ile tere üretimi ve satışları konusunda tartışır, zor işdir, zor, bu kadar farklı kafada kişiyi bir araya getirebilmek. Bir de kaybolanlar vardır gezi esnasında. İşte en büyük sorun da budur. Yok fotoğraf çektim, yok çocuğun çişi geldi onun için durduk gibi bahaneleri vardır, inanmayın. Kaybolmuşlardır. Hayır, deneme ve test amaçlı olarak üçüncü tür de gelip almadı onları. Bunlar sağa sola takılıp genellikle alışveriş yapar ya da nasıl olsa bir kargamız var diyerek havalardaki bulutları seyreder, dolayısiyle gurubun nereye gittiğini takip edemeyip kaybolurlar.
En büyük şansımız hemen herkezde bir VHF olması, yoksa kaybolanları bir araya getirmek imkansız gibi bir şey olacaktı.
Dönüş ise grup halinde dolaşmaktan sıkılan ve asla gurup halinde Ankara’ya dönmek istemediğini idda eden kişilerin yine konvoy halinde Ankara’ya dönüşü ile son buldu. Ne yapsak ya da ne yapsalar ayrılamayan bizlerin ortak sorumlulukları doğrultusunda kendiliğinden oluşan bir şeydi bu.
Bu gezi boyunca operatörlük yapan, karga kılavuzluğu yapan, huysuzluk yapan, yapmayan ve emeği geçen herkese kocaman bir teşekkür.