Evrensel Işık
Ufo Fenomeni ve Kapadokya
Bu aralar gündemi meşgul eden konulardan biri de ufolar.
İşte konu ile ilgili güzel bir yazı.
Sevgili Amatör arkadaşlarım ve Işık dostlarım, bu ay sizlerle UFO Fenomeni
hakkında bildiklerimi ve düşüncelerimi paylaşacağım. Ama öncelikle tam
1 yıldır yayın hayatında olan ve benim de 11. yazımı yazdığım sevgili
ANTRAK GAZETESİ'ne emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür etmek
ve kutlamak istiyorum.
Ünlü araştırmacı-yazar-bilim adamı Carl Sagan'ın meşhur eseri
'Kozmos, Yaşamın ve Evrenin Sırları' adlı kitabından bazı alıntılar
yaparak başlayalım.
Yeryüzünün enginliğini zihnin kavrayabildi mi?
Işığın evrendeki adresini biliyor musun?
Peki, ya karanlığınkini..?
-Eski Kitaplardan-
Bu kısa ama özlü söz bile engin uzayı ve onun sonsuzluğu içinde kaybolup
giden bizi derin düşünceler içine itmektedir. Uzay, derin sonsuzluğu ve
karanlığı içinde sakladığı gizemleri ile insanoğlu var olduğundan beri ilgi
odağı olmuştur. Hatta insanlar günlük yaşamlarını ve geleceklerini uzayın
derin karanlıklarını inceleyerek oluşturmuştur. Yıldızlar, gezegenler, kara
delikler, kuyruklu yıldızlar için kimi zaman araştırmalar yapmış, kimi
zaman efsaneler yaratmış, kimi zamanda hayatımızı yönlendirecek
kadar onlara bel bağlamışız. Bu derin sonsuzlukta bizi etkileyen nedir?
Hangimiz bir gün gecenin karanlığında kafamızı kaldırıp bu sonsuz
evrene baktığımızda sorular sormadık? Hangimiz acaba bu engin
sonsuzlukta küçük bir nokta olan koca gezegenimiz dışında neler
olduğunu merak etmedik? Bence hiçbirimiz. Çünkü insanın derin
merakı ve araştırma güdüsü bu soruları da sormak zorundadır. Sonra
pek çoğumuz 'yahu bu iş beni aşar' deyip yan gelip yatmışızdır.
Çünkü aradığımız yanıt belki duymaktan korktuğumuz bir yanıttır.
Evet yalnız değiliz ve birgün daha net bir şekilde bizimle irtibata
geçecekler. İşte bu gerçeği kabul edip etmemek belki de bizi korkutuyor
ve kaçmamıza neden oluyor. Fakat korkmayanlar da var.
Şimdi Kozmos nedir ve biz neredeyiz bir bakalım. Kozmos, olmuş veya
olan ya da olacak her şeydir. Kozmos 'düzen içinde bir evren' anlamında
kullanılan bir Yunanca sözcüktür ve bir bakıma 'karmaşa' anlamına gelen
Kaos'un karşıtıdır.
Kozmos'un mekan ve zaman boyutları her insanın anlayış sınırları içine
girmez. Üzerinde barındığımız yerküre, başsız ve sonsuz bir enginlikte
kaybolmuş minicik bir gezegendir. Nerede olduğumuzu merak edenler
için iyi bir haber, 31.Ocak.1999 Sabah Gazetesi 17. sayfayı okumalarını
öneririm. Ne yazık ki Sabah bu haberi Internet'teki sayfasına koymamış
fakat ekteki adreslerde konuyu destekler yönde haberler bulunmakta.
http://garildi.sabah.com.tr/cgi-bin/sayfa.cgi?w+30+/yenisabah/9710/29/t/d05.html
http://garildi.sabah.com.tr/cgi-bin/sayfa.cgi?w+30+/yenisabah/9802/23/t/d03.html
Kozmos'da bizimde içinde bulunduğumuz Samanyolu galaksisi gibi
yüzmilyar galaksi vardır. Her bir galakside de ortalama yüzmilyar yıldız
vardır. Bütün galaksilerde en az yıldız kadar gezegen olduğu
varsaydığımızda bile karşımıza akıl almaz sayıda gezegen çıkmaktadır.
Şimdi düşünelim; niçin tüm uzayda tek bir yıldız, yani Güneş ve üzerinde
insanların yaşadığı tek bir gezegene hayat veriyor olsun da, başka
olasılıklar bulunmasın? Niçin Kozmos'un ücra bir köşesinde yaşama
mutluluğuna yalnız bizler ermiş olalım? Ve niçin başka yaşam formları
olmasın ve bizi ziyaret etmesin?
Öncelikle bir olayın olabilmesi için olasılığının olması gerekmektedir.
Eğer yukarıdaki soruların cevaplarını bulabildiyseniz şimdi daha güncel
ve üzerinde çalışılan bazı konulara gelelim. Bizim kısaca UFO
(Unidentified Flying Object) olarak adlandırdığımız tanımlanamayan uçan
cisimler ve içindeki yaşam formları 'evrende yalnız mıyız?' sorusunun
yanıtını verecektir. Bu konu özellikle son zamanlarda hepimizi daha
çok meşgul eder oldu. Bunun bence 3 önemli nedeni var. Birincisi
gelişen teknolojinin bizim algı alanlarımızı ve tarama çeşitlerimizi
geliştirmesi. Bunun sonucu belki daha önce elde edemediğimiz verilere
ve delillere kavuşmamız. İkincisi medyanın bu konuya daha fazla ilgi
göstermesi. Bunun sonucu TV, radyo, telsiz, Internet, gazete gibi çok
değişik haber kaynaklarından bilgiler almamız. Burada özellikle
vurgulamak isterim ki dünyada UFO gözlemleri yapan ve sesler
kaydederek bilgi toplamaya çalışan insanların büyük bir bölümü amatör
telsizcilerdir( http://www.ufoinfo.com/hamradio.shtml ). Bazen de
amatör telsizciler yapılan gözlemleri bildirenlerin konuşmalarına tanık
olmaktadır. Tabi ki bunların neredeyse tamamı saklanmaktaydı.
Fakat günümüzün şartları gereği bilgiyi paylaşma duygusu artık bu tip
olayların su üzerine çıkmasını sağlamaktadır. Son olarak bence şu ana
kadar yapılan temasların neticesinde insanlığın 'Üçüncü Türle'
karşılaşmaya daha hazır olduğu düşünüldüğünden temas sayısı
artmaktadır. Bundan 30 yıl önce bir UFO görmenin yarattığı heyecan
ile bugün UFO görmenin yarattığı heyecan arasında büyük farklar
vardır. Belki de çocuklarımız birgün UFO gördüklerinde bizim verdiğimiz
tepkileri vermeyecek ve bizim kadar heyecanlanmayacaktır. Çünkü
insanlık kültürü bunu kabul etmeye başlamıştır.
Olayı bilimsel yaklaşımla ele almaya çalıştığımızda nelerle karşılaşıyoruz.
Bilim der ki, bilimsel gerçeklerle ispatlanamayan, deneylerle sonucu
alınmayan hiç birşey bilimsel olamaz, dolayısıyla kabul de edilemez.
Evet bilim adamlarının bir bölümü(Her geçen gün azalmakla beraber)
bu söylemde bulunmaktadır. Bir grup bilim adamı ise işe burun
kıvırmadan araştırma yapmaya, dinlemeye, gözlemlerde bulunmaya
devam etmektedir. Bugün bilim UFO olarak yapılan gözlemlerin %95'ni
başka nedenlerle açıklamasını yapabilmektedir. Ama %5'lik bir bölümü
halen açıklanamamaktadır. Bence bilimin aynı zamanda şunu da demesi
gerekmektedir. Eğer bir şeyin varlığını açıklamakta %5 gibi bir oranda
belirsizlik varsa, olurluğu inatçı bir şekilde red edilmemelidir. Çünkü
belki şu anda elimizdeki teknik olanaklar ve bilimsel teoriler ile %5'ni
görebildiğimiz olayların arkasındaki gerçekler tahminlerimizin de
ötesinde olabilir. Hem böyle olmasa bugün teknoloji devi A.B.D. niçin
uzay araştırmalarına milyarlarca dolar para harcasın? Devletin bütçesinin
çok önemli bir bölümü bu tip projelere aktarılan kaynaklara gitmektedir.
Bu bence bir şeyin varlığını gösteren en önemli delillerden biridir.
UFO olayına karşı çıkan bazı bilim adamlarının en büyük savlarından biri de bizi ziyaret edecek yaşam formlarının, ışık hızıyla bile gelseler bunun
çok uzun bir zaman alacağını ve buna dayanılmasının mümkün
olamayacağını söylemeleridir. Bu konuda UFO araştırmacılarının
teorilerinden biri de 'solucan delikleri' dir.
http://garildi.birnumara.com.tr/cgi-bin/sayfa.cgi?w+30+/aktuel/9806/18/t/t11.html
Örneğin yukarıdaki linkte verilen haberde son zamanlarda çok tartışılan
solucan deliklerinden bahsedilmekte. Bu teorinin gerçek olması
durumunda evrende binlerce ışık yılı uzakta bulunan başka yaşam
formlarının galaksimize ve dünyamıza gelememesi için hiçbir neden
bulunmamaktadır. Çünkü bu teori ile uzaklıklar adeta bir by-pass
yöntemiyle geçilmekte ve uzay/zamandan bağımsız ve bizim henüz
kullanmayı bilemediğimiz zaman yolculukları yapılabilmesi mümkün
olmaktadır.
Medyanın UFO olayını son zamanlarda ne kadar çok işlediğinden
bahsetmiştik. Şimdi çok yakın zamanımıza bakalım. Gerek Türkiye,
gerekse diğer ülkelerde son yıllarda yapılan TV programları, yüksek
bütçeli Hollywood filmleri ve traji yüksek dergi-gazetelerde konunun
ne kadar çok ve değişik şekilde ele alındığını bir düşünün. Bunun
sayısındaki artışın insanları da bir beklentiye soktuğunu kabul etmek
gerekiyor. Bu sene Şubat ayının 20-21 de İstanbul'da yapılacak olan
Türkiye 1. Uluslararası UFO Kongresi de bu gelişimler sonucunda
ortaya çıkan bir olaydır. Bu kongreyi izlemek için gazetemiz yazarı
olarak gitmeyi planlıyorum ve orada bulunup son gelişmelerden sizi
Mart ayı sayısında haberdar edeceğim. Her ne kadar basın bu konuyu
abartılı bir şekilde yansıtacak olsa da, her kongrenin kapı arkalarında
kamuya yansımayan çok daha ilginç bilgiler bulunmaktadır..!
Türkiye'de UFO konusunda araştırma yapan değişik gruplar ve
dernekler de bulunmaktadır. Bunlardan şu anda en günceli
Sirius UFO Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi olarak faaliyetlerini
sürdüren dernektir. Kongreyi de organize eden derneğin
e-mail adresi : ufotr@netone.com.tr dır. Ayrıca UFO konusunda en
önemli kaynaklardan biri Internet üzerinde bir çalışma grubu olan
TUVPO(Türkiye'de UFO ve Paranormal Olaylar) sayfası ve listesidir.
Aşağıdaki adresten sayfayı ve verdiği linkleri ziyaret etmenizi tavsiye
ederim.
http://members.tripod.com/~ufolojist/default.html
Dünyada bu konudaki en iyi kaynaklardan birisi de:
http://www.ufoinfo.com adresidir.
Bunun dışında Fenomen dergisinin editörü Ata Nirun ve araştırmacı
Bülent Kısa'nın Fenomen dergilerinde değişik zamanlarda yayınlanmış
yazılarını okuyabilirsiniz. Özellikle Fenomen dergisinin Ekim, Kasım,
Aralık 1998 ve Ocak 1999 sayılarında UFO'lar ve Türkiye'deki gözlemler
hakkında çok ilginç yazılar bulabilirsiniz. Bu sayılardan Ekim 1998 ve
Ocak 1999 sayılarında Kapadokya bölgesi yakın takibe alınmıştır.
Bilindiği gibi bu yöre gerçekten çok ilginç bir doğaya ve mistik bir
yapıya sahiptir. Gazetemiz yazarlarından Ali Akyol'un da bahsetmiş
olduğu gibi Antrak üyesi bir grup arkadaş yılbaşı tatilini Kapadokya
bölgesinde geçirmeye karar verdik. Bunu yaparken asıl amacımız
dinlenmek ve şehrin kalabalığından uzaklaşmaktı fakat bölgede daha
önce yapılan gözlemler ve anlatılan hikayeler nedeniyle de ikinci
amacımız adeta UFO gözlemi yapmak oldu. Ali arkadaşımın anlatmış
olduğu olaylar her ne kadar biraz abartılı olsa da akşam şömine
başında yaptığımız derin sohbetlerde aradığımızı bulduğumuzu
düşünüyorum..? Antrak içinde bulunan arkadaşlarımızın da bu konuya
en az benim kadar ilgi duyduğunu ve hatta geçenlerde bir
arkadaşımızın Ankara üzerinde henüz çözemediğimiz çok ilginç bir
gözlem yaptığını da söylemek gerekmektedir. TUVPO listesine bu
olayı bildirdiğimizde ise bize çok ilginç bir bilgi ilettiler. A.B.D. aynı
gün ve saatlerde dünyamızın elektromanyetik alanını sürekli takip
eden gözlemcilerin manyetik alanda açıklayamadıkları bir takım
olaylar olduğunu (belgeleriyle birlikte
http://members.aol.com/phikent/orbit/orbitback16.html ) bildirdiler.
Bunlar tabi ki gerçek bir fotograf veya film kadar etkileyici olmayan
kanıtlar ama yine de üzerinde düşünülmesi ve en önemlisi de
araştırılması gereken konulardır. Aynen şimdiye kadar Aksaray ve
Kapadokya'da gözlemlenen olaylar ve orada bulunan yeraltı şehirlerinin
henüz açıklanamayan gizemleri gibi. Bu bölge beni her gittiğimde çok
değişik şekilde etkileyen bir özelliğe sahip. Bunu kelimelerle anlatmak
belki zor ama benim gibi bazı kişilerin de aynı titreşimi, aynı gizemi
hissettiğini biliyorum. Burası açıklanamayacak bir çekiciliğe ve
güzelliğe sahip ve bence kesinlikle daha bilimsel yöntemler
kullanılarak araştırılması gerekmekte. Bilimsel araştırma kurumlarımızın
özellikle yörede yaşayan halkın gözlemlerini değerlendirilmesini ve
burada bir merkez kurmasında fayda olacağını düşünüyorum.
Her ne kadar Kapadokya'da bu sefer 'Üçüncü Tür' le bir ilişki
sağlayamadıksa da ümidimizi kaybetmeyelim derim. Günün birinde
olabilecek temasın getireceği sorunları, olayları göz ardı ederek veya
gerçekleri saptırarak yenebileceğimizi de zannetmiyorum. En kötüsü
ne olur derseniz olabilecekleri zaten Amerikalılar bize gösterdi
'Kurtuluş Günü' filmini hatırlarsınız. En iyisi ne olur derseniz, bence
olabilecek en iyi şey bu canlıların bizim kaynaklarımızı tüketmeden,
dostça ve bildiklerini bizimle paylaşarak dünyamızı daha yaşanabilir
bir gezegene dönüştürmesidir derim. Bir de şiş kebabı, rakı ve beyaz
peyniri sevmelerini isterim tabi ki. Her güzel dostluğun güzel bir yemek
sofrasını paylaşarak başladığını kabul ederek.
Evrensel sevginin ve dostluğun ırk, renk ve tür tanımadan oluşabileceği
güzel yarınlar dileğiyle,
Sevgi ışığınız, aydınlığınız olsun.
Mutlu Payaslıoğlu