Avrupa Mobil Pazarı ve Hizmete Dayalı Rekabet
Yazının ilk bölümünde istatistiki veriler ışığında Avrupa mobil telekomünikasyon pazarının bugün ulaştığı durum değerlendirilmekte, ikinci bölümde ise mobil pazarın oligopolistik yapısı göz önünde bulundurularak AB’nin ikincil spektrum ticaretine bakışı ve Avrupa mobil pazarında kendi şebekelerine sahip olan 2G (GSM) ve 3G (UMTS) işletmecileri dışındaki hizmet sağlayıcılara neden ihtiyaç duyulduğu hakkında bilgi verilmektedir.
1-Avrupa Mobil Telekomünikasyon Pazarına Genel Bir Bakış
Avrupa Komisyonu raporlarına göre Avrupa genelinde mobil hizmetlerden elde edilen gelirler, sabit ses hizmetlerinden elde edilen gelirleri geçmiş durumdadır. Aynı zamanda, mobil abone yoğunluğu oranlarının Avrupa’da doyum noktasına doğru yaklaştığı bir gerçektir. 2004 yılı sonu itibariyle abone yoğunluğu oranı 25 AB ülkesinde %83 civarındadır, 15 AB ülkesinde ise bir önceki yıla göre %6’lık büyüme ile %87’lik bir oran yakalanmıştır. Şekil 1’den de anlaşılabileceği gibi 2004 yılı itibariyle AB ülkelerinde 379 milyondan fazla mobil abone bulunmaktadır [1].
Bütün AB üyesi ülkelerde büyüme yaşanmış olsa da büyüme hızları ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Şekil 2’den de anlaşılabileceği üzere yeni üye ülkelerde büyüme oranlarının çok yüksek olduğu görülmektedir (Letonya’da %25, Litvanya’da %19 ve Estonya’da %16). Abone yoğunluğu oranlarının zaten yüksek olduğu üye ülkelerde ise büyüme oranlarının nispeten düşük olduğu anlaşılmaktadır [1].
Kaynak: AB, 2004, 10 uncu Rapor
Şekil 1 AB’de mobil abone sayıları ve ortalama abone yoğunluğu oranları
Kaynak: AB, 2004, 10 uncu Rapor
Şekil 2 Bazı AB ülkelerinde büyüme oranları
Mobil telekomünikasyon pazarı, Avrupa ekonomisinin büyüyen bir kesimini temsil etmektedir ve yeni nesil mobil veri uygulamalarının bu trendi daha da hızlandıracağı düşünülmektedir.
Kaynak: Saidani, R., 2004, MVNO in Europe
Şekil 3 Avrupa toplam telekomünikasyon pazar değerlerine karşılık gelen mobil pazar değerleri
Şekil 3’te gösterildiği üzere; 2003 yılında AB telekomünikasyon hizmetleri sektöründeki toplam gelirlerin %44’ünden fazlası mobil telekomünikasyon pazarından elde edilmiştir ve bu oranın ilerleyen yıllarda daha da artacağı tahmin edilmektedir.
Gelişen teknoloji ve artan kullanıcı talepleri doğrultusunda, mevcut GSM teknolojisi yüksek performans isteyen bazı mobil kullanıcıları tam tatmin edememektedir. Her ne kadar GSM teknolojisi üzerine inşa edilen 2,5G şebekelerinin geniş ölçekli mobil veri pazarına giden yolun kapılarını açacağı ve 2,5G teknolojisinin 3G sistemlerine alternatif olabileceği bazı çevrelerce dile getirilmiş olsa da, 2000’li yılların hemen başlarında UMTS işletmecileri açısından yaşanan karamsar havanın yerini 2004 yılı itibariyle kısmi bir iyimser havaya bıraktığı görülmektedir. AB ülkelerindeki 75 lisanslı 3G işletmecisinden 30 tanesi şu an ticari faaliyetini sürdürmekte 21 tanesi ise faaliyete başlama aşamasındadır. AB ülkelerinde 2,6 milyon civarında 3G abonesi olduğu ve 2004 yılı sonunda nüfusun ortalama %43’ünün 3G işletmecilerince kapsama alanına dahil edildiği tahmini yapılmaktadır [2].
3G hizmetlerinin yaygınlaşmasıyla birlikte mobil veri hizmetlerinden elde edilen gelirlerin hem telekomünikasyon kökenli hem de telekomünikasyon kökenli olmayan işletmeciler açısından en heyecan verici gelir kaynaklarından biri olacağı tahmin edilmektedir. Avrupa’daki her bir mobil işletmecinin toplam gelirlerinin %13’ünden %22’sine kadar olan bölümü veri hizmetlerinden (SMS vb) gelmektedir. Büyüyen Avrupa mobil pazarının itici güçleri, muhtemelen söz konusu veri hizmetleri ve gelişmiş katma değerli hizmetler olacaktır [1].
2. Mobil Pazara Girişte Kısıtlar, Spektrum Tahsisleri ve AB Stratejisi
Mobil telekomünikasyon pazarları, birbirleriyle rekabet eden işletmeci sayısının nispeten az olduğu ve yüksek kâr oranlarının elde edildiği bir sektör niteliği göstermektedir. Yeni nesil teknolojiler sayesinde katma değerli hizmetlerin yaygınlaşacağı ve mobil şebekeler üzerinden sunulan hizmetlerin getireceği gelirlerin büyük oranda artacağı tahmin edilmektedir. Ancak, katma değerli telekomünikasyon hizmetlerinden elde edilmesi beklenen söz konusu gelirlerin tamamının MNO’lar (Mobile Network Operators – Mobil Şebeke İşletmecileri) tarafından paylaşılmasını beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmayacaktır. Mobil bankacılık hizmeti vermek isteyebilecek olan bankalar, mobil internet servis sağlayıcılar ve içerik sağlayıcılar gibi hizmet sağlayıcılar bu hizmetleri mobil şebekeler üzerinden sunmak ve burada oluşacak olan katma değerden pay almak için mobil iletişim platformlarından faydalanmayı arzu etmektedirler. Ancak, mobil pazarın doğal oligopolistik bir yapı arz etmesi ve kıt bir kaynak olan frekans spektrumunun pazara girmek isteyen tüm işletmecilere yetmeyecek olmasından dolayı, mobil pazara girişler kendiliğinden kısıtlanmaktadır.
Mobil telekomünikasyon pazarına girişin kısıtlı olmasının bir nedeni pazarın doğal oligopolistik yapısıdır. Doğal oligopol kavramı, pazarın denge halinde ancak birkaç firmanın etkin biçimde çalışmasına yetecek boyutta olmasıdır. Mobil telekomünikasyon pazarı da, sabit maliyetlerin oldukça yüksek olduğu ve ölçek ekonomilerinin etkisinin önemli ölçüde hissedildiği bir yapıya sahiptir. Ölçek ekonomisinin etkisini önemli miktarda göstermesi, pazara ilk giren firmaların, birim maliyetlerde sonradan gelecek rakiplerine karşı önemli maliyet avantajları sağlamasına neden olmaktadır.
Bir diğer önemli etken de frekans spektrumunun kıt bir kaynak olmasıdır. Mobil telekomünikasyon, doğası gereği aboneye erişim ucu kablo kullanılmadan radyo dalgaları kullanılarak sağlanan bir iletişim türüdür. Mobil telekomünikasyon pazarında önemli ölçüde gelir potansiyeli bulunduğu gerçeğinden hareketle; bazı yeni işletmeciler ile asıl iş sahası telekomünikasyon olmayan ancak diğer iş alanlarında elde ettikleri bilgi ve tecrübelerini mobil telekomünikasyon alanına da taşımak ve müşteri tabanlarını genişletmek isteyen işletmecilerin mobil telekomünikasyon pazarına girmek isteyebilecekleri değerlendirilmektedir. Ancak, işletmecilerin müşteri sayılarını genişletmeye yönelik olarak izleyecekleri stratejilere rağmen spektrumun –son kullanıcılara hizmetlerin ulaştırılabilmesı açısından elzem bir kaynak- kıt bir kaynak olduğu göz ardı edilmemelidir. Mobil telekomünikasyon için kullanılan frekans kaynakları her ne kadar verimli planlansa da, pazarda frekans kullanarak faaliyet gösteren mobil işletmeci sayısını belirli bir sayının üstüne çıkarmak mümkün olmamaktadır. Bu nedenle, ulusal düzenleyici kurumlar frekans spektrumunu planlama yoluna gitmekte ve yetkilendirme reji
mleri paralelinde kıt kaynaklar için lisanslama mekanizmasını kullanarak spektrum kullanımını kısıtlamaktadırlar. Ancak, bu sefer de benzer hizmet vermek isteyen işletmeci sayısı sınırlandırılmış olmakta ve bu yüzden spektrumun etkin ve verimli kullanımı (optimizasyonu) tartışma konusu olmaktadır. Frekansın kıt bir kaynak olmasından dolayı mobil telekomünikasyon pazarındaki rekabet, sadece birkaç işletmeci ile sınırlı kalmaktadır. Pazardaki rekabeti artırabilmek için ‘neler yapılabilir’ sorusunun cevabını sabit telekomünikasyon pazarlarında yapılan çalışmalarda bulabiliriz. Sabit telekomünikasyon pazarları doğası gereği tekel bir yapı arz etmekte ve zorunlu bir unsur olan yerel ağ, yerleşik işletmecinin tekelinde olduğundan pazara girişte diğer işletmeciler açısından bir engel oluşturmaktadır. Bu engeli aşabilmek için sabit telekomünikasyon şebekelerinde yerel ağa erişim yöntemlerinin hayata geçirildiği göz önüne alındığında; mobil telekomünikasyon şebekelerinde de zorunlu bir unsur olan frekans spektrumunun diğer işletmecilere de açılabilmesinin önündeki engellerin kaldırılmasıyla mobil pazara girişlerin kolaylaştırılabileceği ve böylelikle de mobil pazardaki rekabetin artırılabileceği düşünülmektedir.
Yukarıda da bahsedildiği üzere, mobil telekomünikasyon pazarında daha rekabetçi bir pazar oluşturabilmek için ne gibi düzenlemeler yapılabileceği tartışılırken; 3G lisanslarının verilmesi aşamasında Avrupa ve dünya telekomünikasyon pazarında dramatik gelişmeler yaşanmaya başlanmıştır. Avrupa Ülkeleri’nde 2000’li yılların hemen başında UMTS lisanslarını yüksek bedeller ödeyerek alan işletmeciler, o yıllarda dünya telekomünikasyon pazarında ciddi bir ekonomik krizin de baş göstermesi ile zor durumda kalmışlardır. Ekonomik açıdan güç durumlara düşen bazı UMTS işletmecileri lisanslarını iade etmişler bazıları ise mali açıdan çok büyük bir harcama kalemi olan kapsama alanı yükümlülüklerini yerine getiremeyeceklerini bildirmişlerdir. UMTS işletmecilerine kısa süreler zarfında kapsama alanı yükümlülüğü getirilmesi ve bu yükümlülüğün belli bir yüzdesi yerine getirilinceye kadar diğer işletmeciler üzerinden ulusal dolaşım yapabilme hakkı tanınmaması UMTS işletmecilerini zor durumda bırakan nedenler arasındadır.
3G tecrübesi, mobil pazara yeni girecek işletmecilerin yüksek lisans bedelleri ödedikten sonra aynı altyapıyı tekrarlamalarının olumsuz sonuçlar doğurabileceğini göstermektedir. Geçmişten alınan dersler, makul erişim fiyatları ile daha önce kurulmuş olan altyapılar üzerinden hizmet sunularak âtıl kapasitelerden faydalanılmasının olumlu neticeleri olduğunu kanıtlamıştır. AB, 2003 yılında yürürlüğe soktuğu yeni düzenleyici çerçeve ile pazara girişlerin önünü açabilmek için kıt kaynakların etkin ve verimli kullanımına önem vermektedir. Geçmiş deneyimler ışığında; AB, Avrupa telekomünikasyon pazarının içinde bulunduğu bu aşamada, hizmete dayalı rekabeti desteklemekte ve olabildiğince âtıl kapasitelerin kullanımını teşvik edecek yöntemlerin uygulamaya geçirilmesini önermektedir. AB, hizmete dayalı rekabetin, hizmetin çeşitlendirilmesi sayesinde daha tatminkar bir tüketici memnuniyeti sağlayacağını düşünmektedir [3].
Bu bağlamda, hem kısa sürede mobil pazarda rekabetin olabildiğince artırılmasını teminen hem de gereksiz altyapıların tekrarlanmasının önüne geçilmesini sağlamak amacıyla hizmete dayalı rekabetin desteklenmesi; teknolojideki yakınsamayı kullanarak zengin içerikli hizmetler vermek isteyecek işletmeciler ve bu hizmetlerden yararlanmak isteyen tüketiciler açısından birçok avantajı beraberinde getirecektir. Avrupa mobil pazarı incelendiğinde şu ana kadar telekomünikasyon pazarında belli bir başarıyı yakalamış olan Ara Satıcılardan (Resellers) ve MVNO’lar (Mobile Virtual Network Operators – Sanal Mobil Şebeke İşletmecileri) gibi diğer Hizmet Sağlayıcılardan etkilenen işletmecilerin kendi markaları altında ama kendilerine ait frekans bandına sahip olmadan hizmet sunmalarına imkân tanıyacak iş modellerine sıcak baktıkları görülmektedir.
Kaynaklar:
1.Commission of The European Communities, 2004, Annex to the: European Electronic Communications Regulation and Markets 2004 (10th Report), Commission Staff Working Paper, EU, Brussels, Volume 1, p. 46, 47, 48.
2.Commission of The European Communities, 2004, European Electronic Communications Regulation and Markets 2004 (10th Report), EU, Brussels, p. 5.
3.SAIDANI, R., 2004, MVNO in Europe – Benefits and risks of co-opetition, OMSYC, France, p. 27-28, 34-35, 190-205.
Levent ÇANKAYA
lcankaya@gmail.com