Yaşlı Bir Amatör Telsizcinin Anıları – 2
Bu yazı dizisinin (artık ikincisini yazıyorum ya, dizi oldu) ilkini kaleme aldığım 2006 Ağustos ayından bu yana başımdan olmadık işler geçti. Neyse amatör telsizcilik ile bir ilgileri bulunmadığı ve tarihi bir değerleri de olmadığından şimdilik yazmaya değer bulmuyorum.
Gelelim amatör telsizcilik ile ilgili anılara. Böyle şeyler hafızası fragmante olmuş (parçaları oraya buraya dağılmış) birisi için hatırlanıp yazılması zor şeyler olduğundan, yardım almanın fazlasıyla iyi olacağını düşündüm. Şans eseri Barbaros (TA2CBA) memlekete gelmiş bu arada 06 Eylül 2006 Çarşamba akşamı Antrak Lokaline de teşrif etmişti. Göktay Ağabey ile ikisini bir köşeye kıstırıp başladım sohbete. O sırada yakınlarda diğer arkadaşlarla sohbet etmekte olan Ahmet Berker de (TA2CAB) arada sohbete katıldı. Bir yandan da konuşmaları kaydettim tabi. Bakalım neler akılların tozlu dehlizlerinden siz okuyucularımıza kadar ulaşacak?
Konuşmalar ilk Halk Bandı telsize nasıl bulaşıldığı ile başlıyor.
Barbaros başlıyor anlatmaya:
– Babamın arkadaşının çocuğunun uzaktan kumandalı arabasını tamir etmeye çalışırken, 27.095 Mhz kristal olan bir arabayı nasıl tamir edeceğiz falan derken, Kemal (O zamanlar Oryantal Elektronik’in sahibi) dedi ki, “ağabeycim alıcının çıkışına bir tane kristal kulaklık bağlayacaksın, vericinin büyük ihtimalle yolladığı veriyi kulaklıktan duyarsın….” “İyi peki” dedik. (Kemal buna ek olarak bir de kristal kulaklık vermiş Barbaros’a) “Ha bir de bak burada bir diyot olması lazım, bu AM modülasyonudur” falan dedi. Ben hiçbir şey bilmiyorum bunlar hakkında… Aldım bir güzel kristal kulaklığı bağladım, vericinin düğmesine basınca duyacağım o sesi… Kulaklığı kulağıma bir götürdüm şöyle bir ses “Zebra, Zebra Destek arıyor“… Ana bu ne? Kim bu Zebra, kim bu Destek?
-Kemale gittim sordum “oğlum Destek diyorlar Zebra diyorlar kim bunlar be?“. “Yahu” dedi, “bu CB diye bir şeydir“. Neymiş bu CB “Citizen’s Band” derken ben üç ay falan dinledim (işte gerçek bir amatör telsizci doğuyor).
-İlk duyduğum telsizciler Göktay (TA2R) ağabey, Fethi (TA2A) ağabey, Nursun (TA2N) ağabey, Süha (TA2G) yani Destek…. Bu arada söze ben, Göktay ağabey ve Ahmet ağabey (TA2CAB) de katılınca kayıt biraz karışmış. Ancak arada geçen pek çok çağrı işaretleri ve isimler oluyor.
Ahmet ağabey:
– Çam Ağacı vardı hani “Çaaaam Aaaağaaacı” derdi diyor.
(Hatırlamaz mıyım hiç, onun yüzünden bir ara kekelemeye başlamıştım -gerçekten-).
Barbaros Aşuroğlu:
– Sene 1984, daha o zamanlar yasalaşmamıştı CB yasalaşması 85’leri buldu. Kemal de daha sonraları CB ithaline falan başlamıştı. Derken ben bir tane CB aldım. Ondan sonra başladı işte bu konulara merak. Ahmet (TA2CAB) ağabey ile tanıştık zamanla “sen neredesin ben şuradayım” derken, “hadi bir köfteciye gidelim” dedik.
Ahmet Berker:
-Orada bir başladı…
Göktay Alpman:
– Yahu tanımıyoruz etmiyoruz, bunlar bize geldiler gecenin bir saatinde… İndim aşağıya, Fethi Cangır’ın arabası Mercedes, onunla bilmem neredeki işkembeciye gidilmişti…
Barbaros Aşuroğlu:
-İlk tanıştığımız zaman odur… Hatırlıyor musun Göktay ağabey sen, ben, Nursun ağabey? (bu arada bu ilk buluşmayı hatırlayan ve dile getiren Göktay ağabeye Barbaros “hatırlıyor musun?” diye soruyor).
Göktay Alpman:
-Nermin (Göktay ağabeyin hayat arkadaşı) şaşırmış “tanıyor musun bu adamları?” diye soruyor. “Yahu gelmişler aşağıya kadar gitmesen ayıp“…
Gülüşmeler…
Göktay Alpman:
– Fakat benim bu cihazı almam lazım diye düşündüğüm Nursun’la başımıza gelen olaydır.
-Nursun’un yurt dışına çıkacak kız kardeşine bir video kaset vermemiz lazım… Evde de misafirlerimiz var. Bende cihaz falan yok. Nursun arabasının göğsüne bir tane cihaz koymuş “hadi ağabey şunu verip gelelim dedi“. Garın önünde durduk Nursun: “sen otur arabada, ben şunu vereyim geleyim” dedi. Bir ara arabanın sol camında bir surat gördüm…. Yamulmuş bir surat! Nursun o heybetli vücuduyla lokantanın arasından perona girmeye kalkmış, orada da zincir var. Zincire sen bir takıl burnunun üzerine yere bir çakıl… Dedim ki: “böyle gidemeyiz“. Çocuk çok kötü durumda, “Hacettepe’ye gidelim“. Hastaneye gittik acile girdik. Nursun’u hemen kontrole aldılar… Ne yapalım derken… “işte CB, yardım isteyelim” Destek’i (Süha TA2G) çağırdım.
Barbaros Aşuroğlu:
– Tanıyor musun o zaman sen Süha’yı?
Göktay Alpman:
– Tanımıyorum… Dedim böyle bir durum var… Süha ile Fazıl Erdil pat diye geldiler hemen… Onlar bir yerlere çağrılar yaptılar bir trafik dönmeye başladı ortada… “Şuraya bak ne güzel bir olay” dedim kendi kendime. Acil bir durumda adam evinden gecenin bir saatinde zıplıyor geliyor. Orada tanıştık. Bu alet alınır dedim…
– Cihazı aldıktan sonra bir çağrı adı lazım.. Bari benimki Zebra olsun dedim. Ama ondan sonra çok zevkli bir bölüm geçti. Doktor’un (Apaş) yarışmaları… Süper bir olaydı. Mehmet Okan’lar la o vesileyle tanıştık.
Barbaros Aşuroğlu:
– Ahmet bana dedi ki: “sen alıcıyı yap, ben de vericiyi, bir el telsizi yapalım“. El telsizinin neye benzediğini bile bilmiyoruz daha…
Ahmet Berker:
– Hayır, çok önceleri ben annemin plastik çatal kaşık kutusunun içine yapmıştım… 27 megahertz rejeneratif bir alıcıydı parçaları da uzun süre durdu. Bas bırak anahtar bulunmadığından yapamıyordun böyle telsizleri. En az üç pozisyonlu bir anahtarlama gerekiyor o nedenle bulunmuyordu… Biri anten biri artı eksi iki tane de modülasyon için lazımdı onu yapamıyorduk.
Barbaros Aşuroğlu:
– Sonra gene de yaptık, çatal kaşık kutusuna. Alıcıyı ZN 414 ile yapmıştık hatırlarsan…
Ahmet Berker:
– O iyi çalışmamıştı…
Barbaros Aşuroğlu:
– Ondan sonra TBA 120s ile yaptık çok güzel çalışmıştı, ara frekans olarak kullanıyorduk entegre devreyi. Bir de ZN 414 ve SO42p diye bir entegre vardı onunla denemiş yapmıştık çok pahalı bir entegreydi. Hala elimde bir iki tane olacak.
Ahmet Berker:
– Bende de bir iki tane var hala.
Burçak Çubukçu:
– Lazım olur diye çok
almıştınız değil mi?
Gülüşmeler….
Barbaros Aşuroğlu:
– Sonra Motorola’nın 3632 transistörüyle çıkış katı yapmıştık.
Ahmet Berker:
– Ondan sonra CB’leri aldık. Benim de oldu bir iki CB’m. Bir öğleden sonraydı, aramızda konuşurken biri “BREAK” diye girdi. “Orası neresi” dedi. Burası Gaziosmanpaşa diye cevap verdik. “Aaa Gaziosmanpaşa ile ne güzel konuşuyorum?” dedi. (Adını bile hatırladılar Barbaros Şükrü Şükrü’ydü diye araya girdi). Adam Gaziosmanpaşa alçakta kalıyor diyince Siz dedim neredesiniz ya? “Tekirdağ İğneada’dayım” dedi karşıdaki.
Propogasyonu o gün öğrendim ben. (Barbaros Nisan ayı idi diye hatırlattı.)
Göktay Alpman:
– Bir gece bir propogasyon sayesinde İtalyan biriyle konuşuyorum. Tekin Ateşnal alt ve üst kanaldakileri “Zebra İtalya ile konuşuyor baskı yapıp duymasına engel olmayalım” diye daha uzak kanallara aktarmıştı unutmuyorum adamın adı “Operatore Mauritzio” idi kart da yollamıştı.
Bir de Selçuk ağabey, Süha ve beni Sakarya’da CB’cilerin bir kongresine davet etmişlerdi. Süha’nın 100watt çıkışlı cihazıyla Bolu dağı üzerinde İğneada civarındaki bir balıkçı teknesiyle konuşurken gözüm arabanın anteninin yere vuran gölgesine ilişti. Antenin gölgesi yavaş yavaş eğilip anten birden yere düştü. Plastik kaplı bobini dayanamamıştı antenin o kadar güce eridi gitti anten ya….
İşte böyle keyifli anılarla dolu bir sohbet geçmişten akıllarda kalan parçaları birleştirmemize vesile oldu, ben de sizlere kayıt çözümlerini aktarmaya çalıştım.
Eskileri bir araya toplar, böyle kayıtlar yaparsam, sizlere sohbetlerden geriye kalanları aktarırım.
Kalın sağlıcakla.
Burçak ÇUBUKÇU
ta2ee@antrak.org.tr
TA2EE